'Yeni konut projelerimiz Türk firmaları için fırsattır'

Dünya çapında et ve süt ürünlerinde en büyük ihracatçı ülkelerden biri olduklarını kaydeden Yeni Zelanda Büyükelçisi Curr, Türkiye ile tarımın yanı sıra inşaat, havacılık, sağlık, lojistikve enerji selktörlerinde işbirliği yapabileceklerini söyledi.

Abone ol

Yeni Zelanda Büyükelçisi Jonathan Curr, en büyük et ve süt ihracatçıları arasında yer alan Yeni Zelanda’nın, tarımda verimlilik konusunda Türkiye’ye yardım edebileceğini söyledi. İki ülkenin öncelikle tarım, hidroelektrik, jeotermal ve konut sektörlerinde işbirliği potansiyeli barındırdığını ifade eden Curr, serbest ticaret anlaşması için önemli yol kat edildiğinin ve THY’nin Yeni Zelanda’ya sefer koyması gerekliliğinin de altını çizdi. 

Ankara Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Yeni Zelanda Büyükelçişi Jonathan Curr, Ankara Temsilcimiz B. Ferit Parlak ve arkadaşımız Figen Kıyak’ın sorularını yanıtladı.

►İki ülke arasında büyük bir potansiyel söz konusu. En büyük engel ise uzaklık. Bu engeli nasıl aşabiliriz, hangi sektörler bu yakınlaşmada etkin rol oynayabilir? 

Yeni Zelanda tarım ürünü ihracatıyla bilinir. Kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla bakımından dünyanın en büyük 19. ekonomisi ve genel anlamda 49. büyük ekonomisiyiz. Dünya çapında et ve süt ürünlerinde en büyük ihracatçı ülkelerden biriyiz. Türkiye’nin tarım sektörü bizim keşfetmek istediğimiz alanlardan en önemlisi ama Türkiye ile farklı alanlarda da iş ortaklığına odaklanmış bulunmaktayız. Türk firmaları ile nasıl yan yana çalışabiliriz onu inceliyoruz. Türk tarım sektörü ile yapılan iş ortaklıklarıyla modernleşmeyi ve verimin artmasını sağlayabileceği düşüncesindeyiz. Türkiye’de aktif olarak araştırdığımız diğer bir sektör ise sağlık sektörüdür. İstanbul’da bu alanda faaliyet gösteren ‘Orion Health’ adında önemli bir firmamız var. Bu firma sağlık sektöründe özellikle ‘Sağlık Bilgileri Yönetim Sistemleri’ olmak üzere hastanelerde kullanılan bilişim sistemleri üzerine çalışıyor. Avrupa’da ve Türkiye’de bazı hastanelerde bu sistem uygulanmaya başlandı. Bunlardan bir tanesi Koç Üniversitesi Hastanesi. 

‘Dairy Goat Cooperative’ isminde keçi sütünden bebek maması üreten bir firmamız daha Türkiye’de faaliyet göstermektedir. Türkiye’de ki kuralların AB müktesebatı ile uyum süreci sonrasında söz konusu firmamızın başarıları artarak devam etmektedir. 

Türkiye’de faaliyet gösteren diğer bir firmamız, ‘Fisher&Paykel’ ise yine sağlık sektöründe çalışmalarını sürdürmektedir. Bu firma iş hayatına buzdolabı ve bulaşık makineleri gibi ürünler üreterek başladı. Şu an ise yoğun bakım ünitelerinde kullanılan yeni doğanlar ve ‘Uyku Apnesi’ gibi rahatsızlıkları olanlar için ‘Neonatal İnkubatör Üniteleri’ üretmektedir. Biz Türkiye pazarında yaratıcı olmaya çalışıyoruz. Serbest piyasa ekonomisini benimsemiş durumdayız ve Türk ihracatçılarını ve ürünlerini her zaman memnuniyetle karşılıyoruz. 

Türkiye’den araç ve makine parçaları, sanayi ürünleri gibi birçok ürünün yanı sıra Türklere özgü birçok ürün alıyoruz. Halılar, çiniler ve diğer geleneksel el sanatları bunlardan bazıları. 

Diğer bir önemli konu ise turizm. Her yıl yaklaşık 30 bin Yeni Zelandalı Türkiye’yi ziyaret ediyor. Bu sayı çok görünmeyebilir fakat ülke nüfusumuzun 5 milyon olduğu düşünüldüğünde 30 bin kişi aslında çok büyük rakam. Türkiye ile Çanakkale Savaşları’nda paylaştığımız ortak tarihimiz açısından turistlerimizin edindiği deneyimler gerçekten son derece değerli. 

► Tarım alanında oldukça gelişmiş bir ülkesiniz. Tarım, tarım makineleri konusunda bir birliktelik kurulabilir mi? 

Yeni Zelanda Ticaret ve Kalkınma Ajansı adında çok önemli bir kurumumuz var. 2014 yılında İstanbul’da bir ofisi açıldı. İki ülkenin tarım sektörleri arasındaki işbirliğinin artmasını amaçlayan önemli bir proje üzerinde çalışmaktayız. Ayrıca Türk tarım sektöründe öncü firma sahipleri ile iş birliğimizi nasıl artırabileceğimiz ve birbirimizi nasıl daha iyi tanıyabileceğimiz konusunda görüşmeler yapmaktayız. İşbirliği için çeşitli yollar bulabileceğimizi düşünüyorum. Yeni Zelanda’da yatırım yapmak isteyen birçok Türk işadamı ile görüşmeler yaptım. Ayrıca yakın bir gelecekte iki ülke arasında ‘Serbest Ticaret Anlaşması’ için görüşmeler en üst düzeyde devam edecektir. Bu kapsamda bir anlaşmanın iki ülke içinde yararlı olacağını düşünüyoruz. 

AB ile yakın gelecekte STA müzakerelerine başlayacağımızı açıkladık. Türkiye’nin de bu ülkelerle genişletilmiş bir Gümrük Birliği’ne yönelik müzakereleri devam ediyor. Bu sürecin olumlu sonuçlanması Yeni Zelanda’nın Türkiye ve AB ile ilişkilerini geliştirecektir. 

► Hidro enerji sizin için önemli bir kaynak ve Türkiye’de de böyle bir potansiyel var. Bu sektörde de iş birliği yapılabilir mi? 

Doğrudur önemli bir kaynağımız. Ülke olarak oldukça yüksek oranlarda hidroelektrik enerji üretme kapasitesine sahibiz. Bu sistemler son 70 yıl içerisinde oldukça gelişti. Yeni Zelanda elektrik enerjisinin yüzde 80’ini yenilenebilir enerjiden elde ediyor. 

Diğer önemli bir kaynak ise jeotermal enerji. Oldukça yüksek oranlarda jeotermal enerjiye sahibiz ve dünyada jeotermal enerji konusunda ilk beşte yer alıyoruz. 

Türkiye bu konuda oldukça ilgi çekici bir ülke çünkü Türkiye jeotermal enerji üretimini son birkaç yılda yaklaşık yüzde 400 artırdı. Bu sektörde henüz bir iş birliğine sahip değiliz ancak Türkiye ile jeotermal enerji sektöründe beraber çalışmak için oldukça büyük bir potansiyel mevcut. Türkiye’nin jeotermal enerjiyi keşfetmesi ortak yatırımlar ile mümkün olabilir. Biz Türkiye ile iş birliği yapma konusuna son derece olumlu bakıyoruz. Jeotermal enerji iki ülkenin yakınlaşması için oldukça önemli bir alan. 

► İnşaat sektöründe iş birliğine nasıl bakıyorsunuz? 

İnşaat sektörü, Yeni Zelanda ve Türkiye arasında pek keşfedilmemiş bir sektör.1980’lerden beri hidroelektrik baraj yapımı önem kazandı. Aynı zamanda Yeni Zelanda için taşımacılık da oldukça önemli. Gelecekte ticaretin önemi ve nüfusumuzun büyümeye devam etmesiyle Yeni Zelanda’da limanların ve diğer taşımacılık alt yapısının geliştirilmesi önem kazanacaktır. Hali hazırda Türk firmaları tarafından Yeni Zelanda limanlarına yatırım konusunda ilgi artmış bulunmaktadır.

Bu alanda diğer önemli bir konu ise konut inşasıdır. Konut yapımı Yeni Zelanda için politik bir konu. Göç, emlak sektörüne yönelik yatırımlar ve nüfus artışına oranla konut inşasının yetersiz gelmesi gibi çeşitli nedenlerden dolayı konut yetersizliği ve konut fiyatlarının yüksek olması gibi sorunlar baş göstermiştir. Buna ek olarak Yeni Zelandalıların tarihten gelen her aile için müstakil bahçeli eve sahip olunması gerektiğine dair bir bakış açısı bulunmaktadır. Bu her Yeni Zelandalının hayalidir. Fakat şehirlerin gelişimi ve hızlı nüfus artışı da dikkate alınması gereken etkenlerdir. Dolayısıyla gelecekte alışık olduğumuz konut türünün artık mümkün olmayabileceği de bir gerçektir. Buna karşılık daha fazla apartman blokları olacak ve bu da insanların beklentileri hakkında kültürel bir değişikliğe maruz kalmalarına yol açacaktır. Bu da çok sayıda yeni konut projesi anlamına gelecektir. Bu alanda gelecekte Türkiye ile iş birliği yapılabilir ve Türk firmaları memnuniyetle karşılanır.

İki ülke arasında işbirliğini geliştirmek için her türlü işbirliğine açığız

►Türkiye ile Yeni Zelanda birbirlerini yeterince tanımıyorlar. Bu konuda Türk sanayisine düşen görevler nelerdir? 

Birbirimizi çok tanımadığımız gerçeği doğru bir gözlem. Ancak biz bu durumun değişmesini istiyoruz. Bu durumun en önemli nedeni fi ziksel uzaklık. Fakat 30 binden fazla Yeni Zelandalı her yıl Türkiye’ye ziyarete geliyor ancak Yeni Zelanda’yı ziyaret eden Türk vatandaşı sayısı 1000 ile 1500 arasında gidip geliyor. Biz bu rakamın arttığını görmeyi çok isteriz. Havacılık sektöründe oldukça gelişmiş durumdayız ve THY ile görüşmeler yapıyoruz. Türk Hava Yolları tarafından Yeni Zelanda’ya sefer eklenmesinin bu açıdan çok önemli olacağını düşünmekteyiz. Yeni Zelanda seferlerinde uçaklarda boş koltuk bulmak zor ve THY için kapasitesini artırarak pazarda ki bu önemli boşluğu doldurması açısından çok iyi bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Türk Hava Yolları son yıllarda çok etkileyici bir büyümeye imza atmış ve şu an dünyanın en fazla destinasyonuna uçan hava yolu şirketi haline gelmiştir. Dolayısıyla neden buna Yeni Zelanda’yı eklemeyelim ki? 

Aynı zamanda Türkiye–Yeni Zelanda İş Konseyi’nin yeni bir başkanı bulunmakta ve Yeni Zelanda’da yeni kurulan Yeni Zelanda–Türkiye İş Konseyi bulunmaktadır. Bu iki konseyin iki ülkenin iş adamlarını bir araya getireceğine inanıyoruz.

Temelleri güçlü ekonomik sistemimiz olması açısından şanslıyız

►Ekonomik krizden ne ölçüde etkilendiniz? 

Bizim güçlü bir ekonomimiz ve oturmuş ekonomik temellerimiz var, o yüzden diğer ülkeler kadar etkilenmedik. Büyüme oranımız diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça iyi durumda. Ama krizi hissettik ve aynı zamanda onunla baş ettik. Güçlü ekonomik sistemimiz olması açısından şanslıyız. Diğer ülkelerdeki işsizlik ya da bankacılık sektöründe yaşanan dengesizlikler gibi sorunlarla karşılaşmadık.

Jeo politik konumusuz hem avantaj hem de dezavantej yaratıyor

►Yeni Zelanda coğrafi olarak çok uzakta. Türkiye ise jeopolitik konumu nedeniyle büyük bir avantaja sahip. Jeopolitik konum ekonomik gelişme için bir dezavantaj mıdır? 

Türkiye ekonomik açıdan bakıldığında çok önemli bir konuma sahip. Konumunuz dolayısıyla Avrupa ve Ortadoğu ile doğrudan bağlantıya sahipsiniz. Aynı zamanda AB üyeliği için müzakerelere devam ediyorsunuz. Şu an itibariyle Ortadoğu coğrafyası sıkıntılı bir dönemden geçiyor fakat buna rağmen İran ve Irak gibi büyük ekonomiler ile güçlü ortaklıklarınız bulunmakta. Ayrıca liman ve hava yolları ulaşım ağınız çok kuvvetli. 

İstanbul çok önemli bir merkez. İstanbul, sadece Yeni Zelanda firmaları için değil diğer ülkelerden de fi rmaların arayışında olduğu kilit bir şehir. Dinamik ve gelişme potansiyeline sahip bir ekonomiye sahipsiniz. Ancak bizde uluslararası boyutta oldukça aktif bir ülkeyiz. 

Bu soruyu birçok Yeni Zelandalıya sorduğunuz vakit size ‘problemlerden uzak kaldığımız için mutluyuz’ cevabını verirler. Türkiye’nin aksine bizi etkileyen bir terör sorunu yok. Fakat ekonomik ilişkiler açısından bakacak olursak, uzak olmamız bir dezavantaj çünkü pazarlara erişimimiz hem daha zor hem de daha masraflı. Biz oldukça verimli bir şekilde üretiyoruz ama binlerce kilometre uzaktaki pazarlara erişmek yine de bir zorluk. Yani hem avantajlı hem dezavantajlı durumlar mevcut.

Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı