Tepegözden bakınca 'Smart School' gözüküyor mu?
Yeni eğitim müfredatının tartışıldığı günlere denk gelen ‘TAIEX Workshop on Smart School’ çalıştayında ‘Akıllı Okulların’ Avrupa Birliği 2020, OECD 2030 gibi uluslararası hedeflerin gerçekleştirilmesine etkisi tartışıldı.
Abone olTürkiye’de eğitimde teknoloji kullanımının epey eski bir tarihi var. Ortaöğretimde bilgisayarı, bilgisayar teknolojisini kullanmaya yönelik dersler programlara eklendi. Eğitim Teknolojisi merkezleri, Bilgi ve İletişim Teknolojileri sınıfları kuruldu. Fen Laboratuvarlarında ‘tepegözler’ kullanıldı, lisan laboratuvarları oluşturuldu.
Geldiğimiz noktada, akıllı tahtalar, tabletler, e-kitaplar ve benzeri cihazlar kullanılıyor. Fatih Projesi gibi dev bir proje ortada duruyor. Peki, soru şu: Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin (BIT) entegrasyonunda hangi yolu izlemek gerekiyor? Bu konuda başarılı olan ülkeler hangileridir? Avrupa Birliği 2020, OECD 2030 gibi uluslararası hedeflerin gerçekleştirilmesinde ‘Smart School’ yani Akıllı Okullar nasıl katkı sağlayabilir? Bu soruların cevapları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Ankara’da Avrupa Birliğinin desteği ile düzenlediği ‘TAIEX Workshop on Smart School’, ‘Akıllı Okullar’ çalıştayında arandı.
TAIEX ya da diğer adıyla ‘Teknik Destek ve Bilgi Değişim Mekanizması’ kamu kurumlarının Avrupa Birliği Müktesebatı ve uygulamalarına uyum sağlamasını destekleyen bir program. Türkiye, TAIEX’den aracından uzun yıllardır faydalanıyor. Semineler düzenleniyor, Avrupa Birliği ülkelerine çalışma ziyaretleri düzenleniyor. ‘Akıllı Okullar’ çalıştayı da bu kapsamda gerçekleştirildi. Türkiye’nin farklı illerinden paydaşlar bir araya geldi.
Birleşik Krallık, Estonya, Litvanya ve Dünya Bankasından uzmanlar sunumlar yaptı. ‘Akıllı Okullar’ mimarı yapı, fizik- mühendislik ve eğitimin kendi özüyle ilgili olarak; bilgi ve iletişim teknolojilerin okullarda kullanılması açılarından incelendi. Ortam sıcaklığının eğitime etkisi dahi tartışıldı.
Teknolojinin hızlı gelişmesi ile eğitimin okul dışına taştığını belirten MEB Müsteşar Yardımcısı Doç. Dr. Hilmi Çolakoglu, “Bunların adı, kurs, özel ders oldu. Google, Microsoft gibi büyük şirketler yeni eğitim dokümanları oluşturmaya başladılar. Eğitim, okul dışına çıkıyor. Eğitimin yapısı değişiyor. Akıllı tahtalardan, akıllı okullarda oradan da akıllı şehirlere geçmeyi hedefliyoruz. Buradan başlayarak bir hareket geliştirmek istiyoruz” diyor.
Bu kapsamda Türkiye’de öğretmen kalitesini artırmaya yönelik çalışmalara başlayacaklarını ifade eden Çolakoğlu, “MEB’in istihdam kapasitesi eğitim fakültelerinin mezun sayısını karşılamıyor. Bir milyona yakın öğretmenimizin eğitim kalitesi, olması gerekenin altında. Yurt dışındaki örneklerde olduğu gibi üniversitelerin lisans öğrencisi yetiştirme konusunda frene basması gerekiyor. Oradaki kapasitelerini mezun öğretmenlerin özel hazırlanmış yüksek lisans ve doktora çalışmalarına ayırmaları gerekiyor” şeklinde konuşuyor.
MEB’de yapılmadık hata yok’
Türkiye’de eğitimi toparlamanın ve iyi bir yola koymanın tam zamanı olduğunu anlatan Çolakoğlu, “Sürekli kanun, yönetmelik, yönetici değiştirmekle olmuyor. MEB’de değişimler oldu ama bizim kafaları değiştirmemiz gerekiyor, insan değiştirerek olmuyor. Bugüne kadar Milli Eğitim’de yapılması gereken bütün hataları yaptık. Yapılmadık hata kalmadı, bazılarını birkaç defa yaptık. Bundan sonra doğruları yapmamız gerekiyor. İyi örnekleri biliyoruz. MEB'de incelenmemiş, çalışılmamış konu yok. Ama hayata geçirme konusunda zayıf kalmışız” ifadelerini kullanıyor.
"Akıllı okul çalıştayından çıkarılan dersler"
► Türkiye’de e-okul sistemi gibi altyapısı yüksek bir sistem var. Burada ciddi bir veri seti var. Bunun geliştirilmesi gerekiyor.
► Kalabalık sınıflarda öğretmen dönüt vermekte sıkıntı yaşıyor. ‘Akıllı Okullarda bunun önüne nasıl geçebiliriz? Bunun üzerinde çalışmakta fayda var. Öğrenme ortamında etki büyüklüğü en fazla olan değişken ‘dönüt’.
► Bütüncül bir yaklaşım geliştirmek gerekiyor.
► Teknoloji kullanımında öğretmenlerin bilgi ve becerilerini de iyice azımsamamak gerekiyor. Bunun yerine öğretmeni motive etmek ve güvenmek gerekiyor.
► Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin entegrasyonunda Finlandiya, Estonya, Singapur, Yeni Zelanda gibi örnekleri Türkiye ile kıyaslayamamak gerekiyor. Türkiye’nin öğrenim çağındaki öğrenci sayı bu ülkelerden çok daha fazladır. Türkiye’nin kendi özgün sistemini geliştirmeli.
Akıllı tahta, akıllı okul olmaz; akıllı öğretmen olur
Türkiye’de son üç senede özel okul ve öğrenci sayısı MEB’in teşvik uygulamaları ve dershanelerin okula dönüşmesinin etkisiyle iki katına çıktı. Ciddi anlamda okullaşma içindeyiz. Yeni binalar yapıyoruz. Yeni gelişmeleri takip ediyoruz. Fakat istediğiniz kadar yatırım yapın, okulları son teknoloji ile doldurun, öğretmeniniz ‘iyi’ bir öğretmen değilse, trilyon dolar harcasanız hepsi çöp oluyor. Teknolojiyi getirmek, mimariyi oluşturmak çok kolay, öğretmeni yetiştirmek 20 yıl sürüyor. Bu yüzden bütün yatırımımız öğretmenlere yapıyoruz. Çünkü akıllı tahta, akıllı okul olmaz, akıllı öğretmen olur. Bize bu araçları kullanabilecek insan gerekiyor.
Tek başına teknoloji, eğitimin sorunlarına çare olmuyor
Bu çalıştay Türkiye’de yeni eğitim müfredatının yoğun olarak tartışıldığı günlerde düzenlendi. Yeni eğitim müfredatı ve akıllı okullar konusu birbirinden ayrı biçimde değerlendirmek mümkün değil. Okul binalarının akıllı biçimde tasarlanması, öğrenme teknolojilerinin modern hale getirilmesinin yanı sına eğitim müfredatının içeriği de akıllı okullar konusu ile yakından ilişkili. Bunlar etkili öğretim modeli oluşturulmasında önemli yer teşkil ediyor.
Bu cihazlar ya da bu teknolojilerin PISA araştırmaları dâhil olmak üzere öğrenme çıktıları üzerinde olan etkilerinin ölçülmesi çok önemli. Eğitimde teknolojinin nasıl kullanıldığına dair örneklere baktığımızda birkaç önemli nokta ortaya çıkıyor. En önemlisi tek başına teknolojik imkânları sağlamanın eğitimdeki sorunlara tamamen çare olmuyor, bu nedenle yeni teknolojileri getirirken eğitim altyapısı, öğrenciler ve öğretim kadrosu da dâhil olmak üzere çok dikkatli biçimde değerlendirilmesi gerekiyor. Fırsat eşitliği, kaynakların eşit ve dengeli biçimde dağıtılması, bölgeler arası dijital açığın kapatılması üzerinde durulması gerekiyor.