Binlerce start–up yarışta, dünyada en hızlılar üniversitelerden çıkıyor

Değeri milyar doları geçen start-up’lar, ‘unicorn’- tekboynuz’ olarak nitelendiriliyor. SAGE’nin araştırmasına göre milyar dolarlık şirket çıkartan üniversiteler sıralamasında Stanford (51 şirket) birinci sırada.

Abone ol

‘Unicorn’, mitolojide ‘tekboynuzlu at’ı simgeliyor. Bu saflığına, masumluğuna inanılan gerçekdışı, ‘nadir’ bir yaratığı ifade ediyor. Latincede ‘bir-tek’ anlamına gelen ‘uni’ ve boynuz anlamına gelen ‘cornus’ sözcüklerinden türüyor. Yatırım turlarında hisse başı fiyat üzerinden toplam değerlemesi 1 milyar doları geçen startup’lar ‘unicorn’- tekboynuz olarak nitelendiriliyor.

Dünya genelinde unicorn niteliğindeki şirket sayısı, techcrunch. com verilerine göre 215. Bunlar arasında piyasa değeri on milyarlarca dolarlık değere sahip Uber, Airbnb, Snap Inc, Xiaomi, gibi dev şirketler var. Herhangi bir şirket 1 milyar dolarlık değerlemeye eriştiğinde listeye dâhil ediliyor. Yazılım şirketi Sage’nin yaptığı araştırmaya göre de işte bu milyar dolarlık şirket çıkartan üniversiteler sıralamasında Stanford Üniversitesi liste başında geliyor. Stanford, tam 51 adet unicorn niteliğinde şirket çıkarmış. Onu, Harvard Üniversitesi (37) takip ediyor. Üçüncü sırada California Üniversitesi (18) geliyor. İsrail’den Tel Aviv Üniversitesi (7) sekizinci sırada dikkat çekiyor. Türkiye’de ise piyasa değeri anlamında Unicorn olmaya yakın iki şirket var. Bunların her ikisi de kurucuları tarafından satılan şirketler. Bir tanesi yemeksepeti. com, diğeri hepsiburada. com. Unicorn şirketlerin teknopark ekosistemlerinden çıkması gerektiği gibi bir şart yok, yukarıdaki örnekler de teknoparklardan çıkmış değil, fakat buralar unicorn şirketler çıkartmak için olağan potansiyel ekosistemler.

Ar-Ge’ci 3 bin 744 şirket var

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 63 teknokent’in 49 tanesi faaliyette, diğerleri geliştirme aşamasında. Aralık 2015 itibariyle; faaliyette olan teknokentlerde Ar-Ge çalışması yapan şirket sayısı 3 bin 744. Bu şirketlerin yüzde 39’u yazılım, yüzde 19’u bilgisayar ve iletişim teknolojileri, yüzde 7’si elektronik ve yüzde 5’i makine-teçhizat imalatı sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Buralarda tamamlanan Ar-Ge proje sayısı 18 bin 318, yürütülen Ar-Ge projesi 8 bin 525 adet. Teknoloji geliştirme bölgelerinde bulunan şirketlerin, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, Japonya, İsrail, İngiltere ve Almanya gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerine yaptıkları teknolojik ürün ihracatı 2014 yıl sonu itibariyle yaklaşık 2.4 milyar dolara ulaştı.

Yabancı sermaye açısından baktığımızda; teknoloji geliştirme bölgelerinde 174 adet yabancı/ yabancı ortaklı şirket var. Peki, soru şu: Türkiye’deki üniversitelerde yer alan teknoparklardan dünya çapında iş yapan şirketler çıkabilir miyiz? Örneğin bir Stanford’u yakalayabilir miyiz? Şu anda neredeyiz? Nereye gidiyoruz? İşte cevaplar...

GOPRO, AIRBNB, UBER’İN KURUCULARI HANGİ ÜNİVERSİTELERDEN MEZUN OLDU?

Standford’un mezunları arasında LinkedIn’nin kurucuları Allen Blue, Eric Ly ve Konstantin Guericke var. Mezun olmasa da Facebook kurucusu Mark Zuckerburg, Hulu kurucusu Jason Kilar ve Airbnb kurucusu Nathan Blecharczyk Harvard’lı. Uber kurucusu Travis Kalanick, GoPro kurucusu Nicholas Woodman ve Lyft kurucusu Logan Green Kaliforniya Üniversitesi mezunları arasında yer alıyor.

TÜRKİYE TEKNOLOJİ GELİŞTİRME VAKFI GENEL SEKRETERİ A. METE ÇAKMAKÇI:

Teknoparklar ‘elit’ özelliklerini kaybetti

Teknoparklar ve üniversiteler maalesef gerçek anlamda milyar ABD Doları değerlemeli firmaların gelişebileceği üst yapıları veya habitatları destekleyemediler. Bir aidiyet ve ortak kimlik ve bunun üzerine kurulu bir ‘kurumsal’ oluşturamadılar. Görevleri miydi? Emin değilim. Ben teknopark desteklerinin popülist bir şekilde sürekli esnetilmesinin, bugün klavye kullanan herkesin ‘yazılımcı’ olarak Ar-Ge desteklerinden yararlanmasını bir kusur olarak görüyorum. Teknoparklar maalesef ‘elit’ özelliklerini kaybettiler. Kabul edelim etmeyelim, hoşumuza gitsin gitmesin Ar-Ge ve teknoloji, elit/seçkin bir faaliyet alanıdır. Destek sistemi bu anlamda “inclusive” değil “exclusive” özellikler taşımalı. Daha iyi, daha seçkin Ar-Ge yapanı daha fazla ödüllendirmeli ve cesaretlendirmeli.

İTÜ ARI TEKNOKENT CEO’SU KENAN ÇOLPAN:

Yaptığı işe paha biçebilen öğrencileri çekebilmeliyiz

Milyar dolarlık, “Unicorn” şirketler çıkarmak için öncelikle üniversite içinde doğru ekosistemi oluşturmak şart. Ekosistemin en önemli parçası girişimci ama “Gerçek Girişimci.” Algısı, özgüveni yüksek, sosyal olarak gelişmiş, dünya ile barışık, özgüveni yüksek, tutkulu, pes etmeyen, sonuç odaklı, yaptığı işe paha biçebilen, en önemlisi pozitif ve lider ruhlu... Bu öğrencileri üniversitenize çekebiliyor veya öğrencinizi doğru yönlendirmelerle bu seviyeye getirebiliyorsanız ilk adım tamamdır. Ekosistemin diğer başlıca önemli parçaları; network, mentorluk ve yatırımcıya ulaşım gibi bileşenleri de üniversite ortamında/yakınında dirsek temasında bulunmalarını sağlayabiliyorsanız, garanti olmasa da başlangıcı yaptınız demektir.

IŞIK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PORF. DR. ŞİRİN TEKİNAY:

Bu arada ‘Google’ isimli bir şirket de kurulacaktır

Milyar dolarlık şirketlerin özelliklerini incelersek, bunların çoklu disiplinli takımlarla kurulan, uluslararası erişilebilir arayüze sahip, kendini sürekli geliştirip yenileyebilen şirketler olduğunu görürüz. Bu tür şirketler kurmak için üniversitelerde ön-kuluçka ve kuluçka merkezlerinde fikirden ürüne, pazara kadar giden zorlu yolda girişimcilerin korunup geliştirilmesi önemlidir. Ayrıca fiziksel mekânın küçük de olsa ilham verici, kurum kültürünün de dayanışmacı olması gerekir. Proje bazlı eğitim, çoklu-disiplinli uygulama araştırma merkezleri ve yapıcı hareketin desteklenmesini artık üniversitelerin görevleri arasında sayıyoruz. Yıllar önce Amerikan National Science Foundation’da görevdeyken, Stanford Üniversitesi’nden sunulan bir proje önerisinde bir ayrıntı gibi yazılmış “bu arada Google isimli bir şirket de kurulacaktır” notunu hatırlıyorum...

DEPARK YÖNETİM KURULU BAŞKANI PROF. DR. MURAT ÖZGÖREN:

Sistemler yönetim değişikliklerinden etkilenmemeli

Milyar dolarlık şirketler çıkaran üniversiteler olmanın olmazsa olmazı; teknopark ve teknoloji transferi mekanizmalarına sahip olması ve bunu hem alt yapısı hem de inanan ve sistemin parçası olan insan kaynağı ile desteklemesidir. Standford’daki ilk örnek ve çevresindeki kümelenme yaklaşık 25 yılı aşkın bir süre alıyor. Teknoloji ve yeniliği kullanabilen, başka alanlara aktarabilen ve bunu güncel ürünler haline getirebilen bir ortam oluşuyor. Yeniliği taşıyabilecek en önemli unsur da bilim-teknoloji-tasarım ve girişimcilik ruhunun bulunmasıdır. Ayrıca kurulan sistemler; hem üniversite hem de yerel ve ülkesel yönetim değişikliklerinden olumsuz etkilenmeyen, tüm sistemlerce (Kamu-Akademi ve Sanayi) desteklenen bir yapıda olmadır.

MONİTİSE MEA GENEL MÜDÜRÜ FIRAT İŞBECER:

Maalesef Türkiye’de vasatlık kutsanıyor

Bizdeki teknokentlerden dünya çapında iş yapan şirketler çıkıyor fakat Unicorn niteliğindeki şirketlerin sayısını artırmak için Türkiye ekonomisinin güven tazelemesi, ülke riskimizin düşmesi, hızlı internetin hayatımızda çok daha büyük yer kaplaması ve internetten alışverişin önündeki tüm engellerin kalkması, insanımızın, eğitim sistemimizin dünya çapında olması gerekiyor. Maalesef Türkiye’de vasatlık kutsanıyor. Dünya çapında bir ekosistem yaratamazsanız, dünya çapında iş bekleyemezsiniz. Türkiye'de iş kurarken sermayeye erişim kısıtı, müşterilerimizin fikri mülkiyete önem vermemesi gibi zorluklar var. Bunlarla birlikte Türkiye'de en yetenek havuzumuzun limitli olması gibi bir sorunumuz var. Önceliğimizi bu konulara vermeliyiz.

YAŞAR ÜNİVERSİTESİ BİLGİ TEKNOLOJİLERİ TRANSFER OFİSİ MÜDÜRÜ DR. EMRAH TOMUR:

Hep birlikte yaratmak (co-creation) son derece önemli

Milyar dolarlık şirket çıkartan üniversite olmanın formülü yalnızca üniversitenin kendisine bağlı faktörler ile açıklanamaz. Üniversiteler ile birlikte Ar-Ge ve yenilik ekosisteminin diğer önemli paydaşlarıyla, yani sanayicilerle, kamu kuruluşlarıyla ve girişimcilerle çok etkin bir iletişim-etkileşim içinde olmak, piyasada karşılığı olan, ticari potansiyeli yüksek çalışmaları tetiklemek, kısacası hep birlikte yaratmak (cocreation) son derece önemli. Kısaca üniversitelerden büyük ticari başarılara erişen şirketlere giden yolda üniversitenin uygulama odaklı nitelikli araştırma gücü, ekosistemin diğer önemli paydaşlarının gücü ve işbirliği, yasal düzenlemeler ve ulusal inovasyon politikaları en önemli kriterler sayılabilir.

Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı