”Ülkeler para birimlerinin değerini silah olarak kullanmamalı”
IMF Başkanı Strauss-Kahn, büyümenin geri geldiğini, ancak kırılgan ve inişli çıkışlı olduğunu belirtti.
Abone olWASHINGTON - Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, maliye bakanlarına seslenerek, "ülkeler para birimlerinin değerini ekonomik bir silah olarak kullanmamalı" uyarısında bulundu.
Strauss-Kahn, IMF-Dünya Bankası'nın yıllık toplantısında yaptığı konuşmada, küresel ekonominin, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en kötü resesyondan çıkmak için çaba harcamayı sürdürdüğünü belirtti.
Büyümenin geri geldiğini, ancak kırılgan ve inişli çıkışlı olduğunu belirten Strauss-Kahn, ülkeler arasında işbirliğinin duraksaması gibi bir tehlike gördüğünü söyledi. Strauss-Kahn, bu tehdidin arttığını, ülkeler arasındaki olası döviz kuru savaşları tartışmalarıyla büyüdüğünü vurguladı.
Son günlerde, Obama idaresi, Çin'in para biriminin değerini artırması konusunda baskısını artırdı. Japonya, Brezilya ve Güney Kore'nin de aralarında bulunduğu birçok ülke ise ihracatını artırmak için para birimini daha zayıf tutma adımları atıyor.
Strauss-Kahn, ülkelerin ihracatlarını artırmak için para birimlerinin değerini adaletsiz biçimde indirmesinin temel bir hata olacağını ifade ederek, bunun yerine ülkelerin ekonomik işbirliğini inşa için daha fazla çalışmaya ihtiyacı olduğunu kaydetti.
Büyük bir işbirliği olmadan küresel ekonomide mücadelenin devam edeceğini ve istihdamın zayıf olmayı sürdüreceğini belirten Strauss-Kahn, resesyonun başladığı 2007 yılından bu yana dünya genelinde 30 milyondan fazla kişinin işini kaybettiğini söyledi.
Strauss-Kahn, istihdam yaratılmasında güçlü bir seviyeye gelmedikçe, işgücü piyasasına giremeyen genç bir "kayıp kuşak riskiyle" ciddi olarak karşı karşıya bulunulduğunu ifade etti.
Toparlanma konusundaki iyimserliğe darbe
Öte yandan, Hindistan Maliye Bakanı Pranab Mukherjee de bahar aylarının sonunda başlayan ve birçok ülkeyi etkileyen ekonomik yavaşlamanın, toparlanma konusundaki iyimserliğe darbe vurduğunu belirtti.
Krizin etkilerinin onlarca yıl süreceğini vurgulayan Mukherjee, 64 milyon insanın daha yoksulluğa itilmesinin endişe etmek için önemli bir sebep olduğunu kaydetti.
Türkiye büyümede itici güç oldu
Öte yandan Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya Başkan Yardımcısı Philippe Le Houerou ve Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya Başekonomisti Indermit Gill, Washington'daki IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları sırasında Avrupa ve Orta Asya'daki ekonomik duruma ilişkin bir brifing verdi.
Ekonomik büyümenin gelişmekte olan Avrupa ülkeleri ve Orta Asya'ya geri dönerken, beraberinde işsizlik seviyesinin yarattığı kaygılar ve büyümenin sürdürülebilirliğine dair şüpheleri de getirdiği vurgulandı.
Le Houerou, ekonomik büyümenin, küresel ekonomik kriz sırasında keskin bir düşüş yaşayan gelişmekte olan Avrupa ülkeleri ve Orta Asya'ya geri dönmesinin, çoğu ülkede yavaş ve zayıf seviyede olsa da, iyi bir haber olduğunu söyledi.
Bölgenin bugün ekonomik toparlanma yoluna tekrar girdiğini ifade eden Le Houerou, "Türkiye, Polonya ve Rusya'daki daha güçlü ekonomiler sayesinde, büyüme oranı 2009 yılındaki yüzde 5,1 oranındaki düşüşten, 2010 yılı için öngörülen yüzde 3,9 oranında artışa yükseldi" diye konuştu.
Le Houerou, toparlanmanın her yerde aynı olmadığını, bölgedeki 30 ülke içinde farklılıklar gösterdiğini kaydetti.
Bölgedeki birçok ülkenin bu yıl büyüme deneyimi yaşadığını, ancak büyümeye henüz geri dönemeyen ülkeler de bulunduğunu dile getiren Le Houerou, ayrıca istihdam seviyesinin büyüme oranlarıyla aynı hızı yakalayamadığını belirtti.
Le Houerou, "İşsizlik oranı, Orta ve Doğu Avrupa'nın birçok kesiminde yüksek düzeyde olmayı sürdürdü ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinde yükselmeye devam ediyor. Bu yavaş ve zahmetli toparlanma, geçim derdindeki birçok aile tarafından hissedilmekte" dedi.
"Büyüme her yerde hissedilmedi"
Brifingde, bölge ülkelerinin krizden farklı farklı etkilendiğine işaret edilirken, büyümeye geri dönüşün de tüm ülkelerde hissedilmediği, örneğin 2010 yılına dair tahminlerde, diğer bütün ülkelerde büyüme artarken, Hırvatistan, Letonya, Kırgızistan ve Romanya'nın ise henüz artı büyüme oranını yakalayamadığı kaydedildi.
Krizin her ülkeyi farklı etkilemesi gibi, toparlanma için de aynı durumun söz konusu olduğuna işaret edilen brifingde, bu durumun, ekonomik toparlanmanın doğası ve sürdürülebilirliğiyle alakalı zafiyetleri ele almada bazı ülkelere, diğerlerine oranla daha fazla baskı getirdiği belirtildi.
Gelişmekte olan Avrupa ülkeleri ve Orta Asya'nın, uluslararası ticaret ve finansal piyasalardaki sıkı entegrasyonu ve bazı ülkelerdeki politika zaafları nedeniyle, küresel mali ve ekonomik krizden dünyadaki diğer bölgelere göre daha sert etkilendiğine dikkati çekilirken, bölgeye ilişkin 2010 yılı beklentilerinin gelişme gösterdiği, ancak yine de yükselmekte olan ekonomiler arasında en zayıfı olduğu ifade edildi. Bölgeye dair 2010 yılı büyüme tahmini yüzde 3,9 seviyesindeyken, bu oran, Latin Amerika ve Karayipler'de tahmini yüzde 5, gelişmekte olan Asya ülkelerinde ise yüzde 9 civarında bulunuyor.
Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya Başekonomisti Indermit Gill de, bölgedeki birçok ekonominin 2009 yılında daralmasına rağmen, birçok ülkenin 2010 yılında büyüme kaydetmesinin beklendiğini belirtti.
Brifing sırasında verilen istatistiklere göre, bölge ülkelerinin ekonomik büyüme oranlarına ilişkin tahminlerde 2009'a oranla büyük bir değişim gözleniyor.
İstihdamın ise, Türkiye gibi birkaç istisna dışında büyümenin gerisinde kaldığını belirten Gill, işsizlik rakamlarının Orta ve Doğu Avrupa'da hala yüksek, eski Sovyetler Birliği'nde ise yükselmekte olduğunu söyledi.
Gill, kaba hesaplamalara göre, resesyon sırasındaki istihdam kayıplarının 2012 yılı sonları, hatta belki de daha sonraki bir döneme kadar geri kazanılamayacağını kaydetti.
Bölgedeki ekonomik toparlanmanın sürdürülebilirliğinin Batı Avrupa'ya bağlı olduğunu, bu toparlanmaya özellikle Batı Avrupa'ya yapılan ihracatın öncülük edeceğini, bunun da, bölge ülkelerinin Batı Avrupa ülkeleriyle olan bağlılığının, kriz öncesi döneme göre daha da fazla olduğu anlamına geldiğini ifade eden Gill, Türkiye ve Polonya gibi ülkelerin çok hızlı ihracat artışları kaydettiğini vurguladı.
"Büyük bir geri dönüş"
Brifing sırasında verilen istatistiklere göre, Türkiye'nin gayrisafi milli hasılasında 2009 yılında yüzde 5'e yaklaşan daralma yaşanmasına rağmen, bu rakam 2010 yılına ilişkin tahminlerde yüzde 7 civarında büyümeye döndü.
Gill, Avrupa ve Orta Asya'ya ilişkin büyüme oranlarının 2010 yılında yüzde 3,9, 2011'de ise 4,3 olması öngörüsünü dile getirirken, 2010 yılı için bu oranın Orta ve Doğu Avrupa'da yüzde 2'nin altında, eski Sovyetler Birliği'nde yüzde 4'ün üstünde, Türkiye'de ise yüzde 7 düzeyinde olduğunu belirtti. Gill, Türkiye'nin gayrisafi milli hasılasında 2009 yılında yaşanan yüzde 4 civarındaki düşüşün, 2010 yılında yüzde 7 artışa dönmesini büyük bir geri dönüş olarak niteledi.
Bölge ülkelerindeki ekonomik büyümenin, dünyanın diğer kesimlerine göre daha yavaş olduğunu, Türkiye'nin ise bu hususta "büyük bir istisnayı" oluşturduğunu kaydeden Gill, 2010'da işsizlik oranlarının Orta Avrupa'da yüksek oranı sürdürdüğü, Türkiye'de ise düşüş gösterdiğini söyledi.
İstihdam konusundaki rakamlarda Polonya, Türkiye ve Rusya'ya özel bölüm ayıran Gill, Türkiye'de 2008 yılı Aralık ayından itibaren yükselen işsizlik oranının 2009 yılı ortalarından bu yana düşüş gösterdiğini kaydetti. Gill, inşaat sektöründe kriz döneminde az bir düşüş yaşayan istihdamın kriz sonrasındaki ekonomik toparlanma boyunca hızlı artış kaydettiğini belirtti.
Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya Başekonomisti Indermit Gill, Türkiye'de sanayideki istihdamın, sanayi üretimi ve ihracatla birlikte yükseldiğini sözlerine ekledi.