Kuğular siyah ama enseyi karartma zamanı değil!
2017, dünyada belirsizliklerin hakim olduğu ve sürprizlere açık bir yıl olarak niteleniyor. Ancak Türkiye ekonomisi şoklara karşı son derece dayanıklı
Hakan Güldağ - Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
2017 nasıl bir yıl olacak? Herhalde şu sıralar Türkiye’de iş dünyasının yanıtını en çok aradığı soru bu…
Hiç şüphesiz bu sorunun yanıtı dünya ekonomisinin gidişatı ile yakından ilgili…
Özellikle de döviz kurlarının seyriyle…
Hem bizde, hem dünyada ABD Doları’nın serencamı merakla izleniyor.
Daha başkan olmadan uygulayacağını ilan ettiği politikalarıyla ‘ortalığı karıştıran’ Trump…
Ve Trump’ın genişlemeci maliye politikaları karşısında parasal sıkılaştırmayı artıracağı anlaşılan FED…
Tam istihdama yaklaşmış ABD ekonomisinde genişleyici maliye politikaları uygulanması durumunda doların ve faizlerin yükseleceğini hesaba katarak pozisyon almaya çalışan piyasa oyuncularının da…
★ ★ ★
“Birçok nedenin birbirine bağlı olarak meydana getirdiği ekonomik dalgalanmaları” konjonktür sözcüğü ile özetliyoruz.
Konjonktür, bir anlamda ekonominin kader kavşağını oluşturuyor.
Üretim, tüketim, piyasadaki para dolaşımı, yatırım…
Çok sayıdaki ekonomik değişken ile bunları etkileyen tüm siyasal, sosyal ve psikolojik olayların bir araya geldiği bir kavşak…
Bu kavşak noktası, bazen hareketli, bazen durgun oluyor.
Bu da hepimiz etkiliyor; rüzgar yavaşladığında projeleri rafa kaldırıyoruz…
Güçlü esmeye başladığında ise ekonomiyi büyütüyor, yüzleri güldürüyor.
★ ★ ★
Konjonktür rüzgarının etkilerinwi ülkede yaşayan tüm vatandaşlar olarak şu ya da bu oranda hissederiz hissetmesine de, hakkında çok keskin tahminler yapamayız…
İstediğimiz sayıda makro ya da mikro göstergeye bakalım…
Elimizdeki bütün verileri bilgisayarlara yükleyip, çok gelişmiş modellemelerle analiz edelim…
Yine de geleceği net göremeyiz…
Çünkü ekonomik olaylara yön veren toplum psikolojisi ne rakama dökülebilir ne de formüle…
Henüz doğal afetlerin çoğunu önceden tahmin edemiyoruz…
Siyasi krizleri ve savaşları da tahmin etme olanağı sınırlı...
Kısacası, beklenmedik olaylar konjonktür rüzgarının yönünü aniden değiştirebilir.
★ ★ ★
Kendisini bir Osmanlı vatandaşı olarak tanımlayan Lübnan doğumlu finansçı ve yazar Nassim Nicholas Taleb, olması ihtimal dışı görünen olayları ‘siyah kuğu’ olarak nitelendirmişti…
Taleb’in beklenmedik olaylara ‘siyah kuğu’ adını vermesi, 17. Yüzyılın sonunda Avustralya’da siyah kuğuların görülmesi ile ilgili. Çünkü o tarihe kadar, bütün kuğuların beyaz olduğu düşünülüyordu.
2000’li yıllardan bu yana ‘sürpriz’ ya da ‘beklenmedik’ olarak nitelenebilecek olayların sayısında artış var.
2016’da İngiltere’nin referandumla Avrupa Birliği’nden çıkma yönünde verdiği karar bir ‘siyah kuğu’ olarak nitelenebilir piyasalar açısından…
Trump’ın başkan seçilmesi de…
Uzmanlara bakarsanız, önümüzdeki dönemde de ‘siyah kuğu’lar görmemiz şaşırtıcı olmayacak.
Bu durum kendi içinde bir ironi taşısa da, piyasalardaki beklenti bu yönde…
★ ★ ★
Kısacası, 2017 dünyada belirsizliklerin hakim olduğu ve sürprizlere açık bir yıl olarak niteleniyor.
Türkiye’ye gelince, bizim için bu durum pek de olağandışı sayılmaz…
Ayrıca, Türkiye’yi rakamlarla, göstergelere bakarak anlatmak da hiç kolay bir iş değildir…
Bununla, Türkiye anlaşılmaz bir ülkedir demek istemiyorum…
Ama 30 yılı aşkındır ekonomi gazeteciliği yapan biri olarak fikrim o dur ki; Türkiye’de ekonomik ve siyasi gelişmeleri tahmin etmek neredeyse olanaksızdır.
Beklenmedik olaylar haftalar içinde, hatta birkaç günde moral grafiğinin yönünü 180 derece değiştirebilir. Bir testere dişi gibi iner-çıkar grafik…
★ ★ ★
Biz zamanlar Ankara’da CIA’nın istasyon şefi olan Paul Henze anılarında şöyle diyor:
“Önce masama oturur gelecek 6 ay için akla yakın düşünüldüğünde olası tüm gelişmeleri not ederdim. Sonra her beklentinin karşısına bunların tam aksini yazardım ve Washington’a gönderirdim. Bu yöntemle tahmin ve öngörülerimde yüzde 100’e yakın isabet kaydettim…”
O günlerden bu günlere, köprünün altından çok sular aktı…
Türkiye artık eski Türkiye değil, birçok bakımdan…
Ama tahmin edilemezlik konusunda şampiyonluğu pek kaptırmaya niyetimiz yok. Bunu olumlu ya da olumsuz anlamda söylemiyorum.
Bir gerçek, bir vaka olarak söylüyorum: Ekonomimiz en gerçekçi görünen hedefl eri bile dinlemiyor…
Türkiye’ye ilişkin yabancı uzmanların, kuruluşların tahminleri de çoğu kez isabetsiz…
Dünyada pek ünlü bir ekonomi yayınında ‘yüzde 4.5 küçülecek Türkiye ekonomisi’ diye analiz yapıldığı sene yüzde 5’e yakın büyüdüğümüzü bilirim.
★ ★ ★
Sözün özü, Türkiye ekonomisi ve piyasaları, hiç dilememekle birlikte, önümüzdeki yıl da hem içeriden her dışarıdan gelecek zorlu dalgalarla, ‘siyah kuğular’ ile karşı karşıya kalabilir.
Ancak şunu da bu yılki deneyimlerimizle bir kez daha test ettik ki, Türkiye ekonomisi şoklara karşı son derece dayanıklı…
15 Temmuz’dan tutun, dört bir yana sıçrayan terör eylemlerine bakın…
Başka ülkelerin, toplumların başına gelse yıllarca kendisine gelemeyecek bir ülkenin ekonomisi ayakta…
Sıkıntılarımız yok mu?
Ciddi şekilde var!
Hiç uzun uzadıya saymayayım; iş dünyasının her aktörü bu sıkıntıları yakından biliyor, bilmenin ötesinde canında, kanında hissediyor.
Şu da doğru ki; bu sıkıntıların üstesinden gelmek için hata yapma lüksümüz kalmadı…
Ama kötümser, karamsar olma lüksümüz de yok.
Kötümserlik, korkaklık ve tembelliğin üzerine şal almış şeklidir!
Asıl kaybı, kötümserliğe sürüklendiğimizde, vazgeçtiğimizde yaşarız.
★ ★ ★
Zamanın algılanmasında daha çok geçmişe ve bugüne yoğunlaşan bir kültürümüz var.
İş dünyasına da yansıyor bu…
Girişimcilerimiz fırsatları orta ve uzun vadeli olarak incelemekte zorlanıyor.
Bir sorunla karşılaştığımızda tablonun bütününe bakıp kalıcı çözümler aramak yerine, sorunları kısa görünen ama sapa yollardan çözmeyi tercih ediyoruz.
Tabii, bir süre sonra da aynı sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Eğri oturup, doğru konuşalım; kısa vadenin esiriyiz…
Kısa vadeli olay trafiği içinde sıkışıp kalanlar da maalesef çoğunlukla kırılgan oluyor ve negatif düşüncelere kapılıyor…
“Karamsarlık, korkaklıktır” diyorsak, ülke, şirket, birey olarak ev ödevlerimizi yapacağız ve gelecekten umutlu olmaya devam edeceğiz…
Aksi takdirde girişimciliğimiz zaten bir şey ifade etmeyecek.
Hayata pozitif bir açıdan baktığımızda ise, görün bakın zekamız keskinleşecek, sezgilerimiz berraklaşacak.
★ ★ ★
Son bir söz:
Türkiye en kötü dönemlerinden bile hep fırsatlar ülkesi olarak çıktı…
Türkiye’de çok kez tanık olduğumuz gibi, uluslararası girişimciler olaya daha uzun vadede ve tarafsız olarak baktıkları için fırsatları bizden iyi değerlendiriyor.