Anonim ve limited şirketin iflasını istememek suç mudur?
Soner ALTAŞ - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, sermaye şirketi olan anonim ve limited şirketlerde, alacaklıların teminatını teşkil eden sermayenin korunması ilkesine özel önem vermiş ve mali durumu bozulan şirketlerce bazı önlemlerin alınmasını şart koşmuştur. Bu önlemlerden birisi şirketin borca batık olması haline ilişkindir. Borca batık olma kavramı, şirket aktiflerinin yıllık bilânçoda olduğu gibi defter değerleriyle değil gerçek değerleriyle değerlemeye tâbi tutulsalar dahi, alacaklıların, alacaklarını alamamaları, yani şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması demektir.
TTK’ya göre; şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim organı, yani anonim şirketlerde yönetim kurulu, limited şirketlerde ise müdür veya müdürler kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim organı, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister.
Nitekim, İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 179'uncu maddesinde de “Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir.” denilerek, borca batıklığın, sermaye şirketleri olan anonim ve limited şirketler için iflas sebebi olduğu vurgulanmıştır. İİK’nın 345/a maddesinde ise “İdare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye memurları, 179'uncu maddeye göre şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek şirketin iflasını istemezlerse, alacaklılardan birinin şikâyeti üzerine, on günden üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay’ın muhtelif kararlarında da “İİK’nın 345/a maddesinde yaptırıma bağlanan sermaye şirketinin iflasını istememek suçunun varlığı için, şirket aktifinin pasifini karşılayamayacak derecede olmasının ve yetkilisinin de buna rağmen iflas talebinde bulunmamasının” gerektiği belirtilmiştir.
Dolayısıyla, şirketin iflasını bildirmeme suçu sadece teoride yer alan bir husus olmayıp, birçok yargı kararına konu olmuştur. Yargıtay’ın bu konuda kökleşmiş içtihatları ise, ticaret mahkemesinde iflas davası açılmasa dahi, iflas koşulları doğduğu halde bunu istemeyenlerin suç işledikleri ve cezalandırılmaları gerektiği yönündedir. Bu nedenle, cezaî sorumluluklarını doğmamasını isteyen anonim ve limited şirket yöneticilerinin, şirketin borca batık durumda olduğunu tespit ettikleri takdirde durumu vakit geçirmeksizin yetkili mahkemeye bildirmeleri ve iflasa veya iflasın ertelenmesine karar verilmesini istemeleri gerekir.