Yeşil elektrik lisansı ve olası sonuçları

Mehmet KARA
Mehmet KARA ENERJİ GÜNDEMİ [email protected]


Geçen hafta bu köşede yer alan "Elektriğiniz ne kadar organik" başlıklı yazıya gelen tepkilerden anlaşılıyor ki, ciddi bir yaraya parmak basmışız...

Özetle, Türkiye'de yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğin bir sertifikasyon sistemine bağlanması gerektiğini söylemiştim. Nedeni de basit aslında.

Hem üreticiler ve hem de özellikle bazı büyük tüketiciler, yeşil ve yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretip tükettiklerini söylüyor ama elimizde bunların doğru olup olmadığını anlamamızı sağlayacak bir alet yok.

Böylesi bir araç olarak yeşil ve yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektriğe sertifika verilmesini önermiştim. Devamla, yeşil elektriği satın alacak tüketicilere de, üretici ya da satıcılar tarafından, faturalar eşliğinde, tükettikleri elektriği temsil edecek bir tür belge sunulmasını... Ne sağlayacaktı peki bu?

Birincisi, yeşil elektrik üreticilerine, bu ürünü daha kolay satma imkanı. İkincisi, yenilenebilir kaynaklardan üretilmiş elektriği kullananlara da "çevreyi kirletmeden tüketiyoruz" diyerek, bunu tanıtımlarında, imaj çalışmalarında kullanabilme olanağı.
Üçüncüsü de ürettiği yeşil elektriği sertifikalandırmak isteyenlerden kesilecek ufak kesintilerin bir fonda toplanarak, yeşil enerji yatırımlarının desteklenmesinde kullanılması şansı.

Aslında bunlar çoğaltılabilir ama geçen haftaki yazıyla daha fazla tekrara düşmeden bugüne gelelim... O yazıdan sonra gelen mesajlardan öğrendiklerimi sıralayayım önce. Aslında aklın yolu bir. Bu öneri ilk benim aklıma gelmiş değil. Gelen mesajlardan biri, eskiden Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi'nin eski bir çalışanından...

Söyledikleri mealen ve özetle şöyle: "Biz geçmişte TEİAŞ'ta bununla ilgili çalışmalar yaptık ve belirli bir noktaya kadar getirdik. Ama yeni Elektrik Piyasası Kanunu gereği pek çok yeniliğin yanı sıra Enerji Piyasaları İşletme AŞ'nin kurulması da gündeme geldi. Bu sistemin hayata geçirilmesi meselesi de sonraya, EPİAŞ'a bırakıldı."

Eğer gerçekten böyleyse yanlış bir karar. Yani EPİAŞ bir borsa şirketi olarak kurulacak. Yeşil Elektrik Sertifikasyon Sistemi kurulmasıyla ilgisi olsa olsa, bu sertifikalar kullanılarak piyasada işlem yapılabilmesi olur. Yoksa EPİAŞ ne elektrik
üreticisi olacak ne de satıcısı...

EPİAŞ, elektriğin gerek fiziki teslimat içerecek şekilde spot alım-satımını, gerekse buradaki işlemlere dayalı çıkarılabilecek türev ürünlerin işlem görmesini sağlayacak.

Bu durumda TEİAŞ'ın daha önce hazırlıkları yapılan hatta olgunlaştırılan Yeşil Elektrik Sertifikasyon Sistemi'ni bir an önce hayata geçirmesinde fayda var. Yoksa EPİAŞ kurulduktan sonra büyük ihtimalle diyecektir ki bu bizim işimiz değil.

Bu arada, yine geçen haftaki yazıya gelen tepkilerden anlaşılıyor ki, yeşil elektrik sertifikası özellikle rüzgar ve güneşe dayalı elektrik üretimi yapanları çok heyecanlandırmış. Ve bir an önce hayata geçirilmesini istiyorlar. Bilhassa, ürettikleri
elektriğin diğer elektrik türlerinden ayrıştırılarak satılabilmesi konusuna yüksek hassasiyet gösteriyorlar.

Umarız bir an önce istediklerine kavuşurlar... Tabii sadece olumlu tepkiler almış değiliz. Olumsuz ama yine de bilgilendirici ve konuyu farklı cephelerden de ele almak gerekebileceğini ortaya koyan tepkiler...

Örneğin bir okuyucu, "Yüzlerce dere başta olmak üzere, doğal çevreyi tahrip ettiği halde nasıl olur da hidroelektrik santrallerinin ürettiği elektriği yeşil kabul edersiniz" demiş.

Buradan öğrendiğimiz de şu: Elektriğin yeşil olabilmesi için sadece havayı kirletip kirletmemesine bakmamalı, yol açılan çevre tahribatını daha geniş kapsamlı düşünmeli. Böylece elektrikte ürün çeşitliliğine hizmet etmiş oluruz belki, kim bilir? Yani, sudan üretilenle rüzgardan üretileni, kömürden üretilenle güneşten elde edileni, biyokütle
kaynaklı elektrikle dalga gücünün kullanılmasıyla üretilen elektriği birbirinden farklı sepetlere koyup pazara sürmek de mümkün...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar