UGS'ye kayıtlı gemilerin sorunları
Kısaca UGS veya 2. Sicil de denilen Türk Uluslararası Gemi Sicili'ne tescil edilmiş gemiler ile turizm şirketi envanterlerinde kayıtlı ticarî yatların temin ve işletilmesinde kolaylık sağlamak ve bu yolla Türk denizciliğinin geliştirilmesini hızlandırmak ve ekonomiye katkısını artırma amacıyla 16.12.1999 tarihinde kabul edilmiş 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu'nun 12/1. maddesinde, “Bu kanun uyarınca oluşturulan Türk Uluslararası Gemi Sicili'ne kayıtlı gemilerin işletilmesinden ve devrinden elde edilen kazançlar, gelir ve kurumlar vergileriyle fonlardan istisnadır.” hükmü yer almıştır.
Bu hükme göre, söz konusu sicile kayıtlı gemilerin işletilmesinden elde edilen kazançlar,
A) Faaliyetin gelir vergisi mükelleflerince yapılması halinde gelir vergisine,
B) Faaliyetin kurumlar vergisi mükelleflerince yapılması halinde kurumlar vergisine,
C) Söz konusu sicile kayıtlı gemilerin devrinden elde olunan kazançlar ise gelir ve kurumlar vergisine tabi olmayacaktır.
Bu istisnalar sadece tam mükellefler için olmayıp, dar mükellefleri de kapsamaktadır. İstisna düzenlemesi bu şekilde ve açık olmasına rağmen uygulamada pek çok sorunla karşılaşılmıştır.
Uluslararası Gemi Sicili'ne kayıtlı gemilerin devri anılan kanun hükmü ile istisna kapsamına alınmakla birlikte bu konuda madde gerekçesinde “aynı sicile bir başkası adına tescil edilmek üzere devrinden doğan kazançlar”ın vergiden istisna olduğu belirtilmiştir. Görüldüğü gibi istisnaya madde gerekçesinde, kanun hükmünde yer almayan bir koşul getirilmiştir.
O halde buradaki sorun, kanunda yer verilmeyen koşulların gerekçe ile ihdas edilip edilemeyeceğidir. Eski bir yazımda gerekçelerin kanun hükümlerini sınırlandıramayacağını, kanunla öngörülmeyen düzenlemelerin gerekçe ile ihdas edilerek uygulamaya yön verilemeyeceğini geniş olarak irdelemiştim. Herkesin kanunları bilme yükümlülüğü olmasına karşılık kimsenin gerekçeleri bilme yükümlülüğü yoktur. Kaldı ki gerekçeler, yasama organınca görüşülen ve karara bağlanıp Resmi Gazete’de yayımlanan metinler de değildir. Nitekim Danıştay’da benzer konularda, gerekçelerden hareketle yapılan düzenleyici işlemleri hep iptal etmiştir.
4490 sayılı Kanun'un Hükümet Tasarısı'nın madde metninde yer almamasına rağmen madde gerekçesine yazılan “aynı sicile bir başkası adına tescil edilmek üzere devri” şeklindeki istisna sınırlaması, madde tasarısına yazılsaydı belki yasama organınca kabul edilmeyecekti. Bu yolla söz konusu koşul, yasamanın takdirinden kaçırılmıştır. Oysaki vergilendirmede asıl olan “kanun”dur. Bunu Anayasanın 73/3. maddesi açıkça emretmektedir.
Ancak uygulamaya baktığımızda İdari yorumun, madde gerekçesini esas aldığı ve uluslararası gemi siciline kayıtlı gemilerin devrinin (satışının) vergiden istisna olmasını, alıcının gemiyi yine aynı sicile kayıtlı tutması koşuluna bağladığı görülmektedir. Oysaki alıcının davranışına bakarak satıcının akıbetini belirlemek, alıcının iradesini ne yönde kullanacağına göre satıcının tabi olacağı sonucu belirlemek de mümkün değildir. Geminin bir yabancıya satışı halinde, yabancı da her halde gemiyi kendi ülkesinin siciline kayıt ettirmek ister.
Bu koşulun, yani aynı sicilde kayda devam koşulunun Türk deniz filosunu korumak gayesini güttüğü, gemilerin olabildiğince Türk Sicillerine kaydını veya bu sicilde kalmasını amaçladığı gibi pek çok olumlu cümle kurulabilir. Ben de bu görüşlere katılabilirim. Ancak bu koşulun geçerli olabilmesi için, mutlaka Kanuna aktarılması gerekmektedir. Yoksa gerekçe ile –ne kadar iyi niyetle ve ülke yararına olursa olsun- kanunla tanınan istisnanın sınırlanması mümkün değildir. Zira hukuk devleti olmanın ve hukukun üstünlüğünün gereği, budur.
Bu istisna uygulamada pek yargı kararı olmamasına karşılık, çok sayıda idari yoruma da konu olmuştur. Bazılarını özetle aşağıda, yoruma girmeksizin, uygulamacıların bilgisine sunuyorum.
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 406 sayı 2.2.2012 tarihli özelgesi: “Şirketinize ait tersanede imal ve inşası tamamlanan özel amaçlı gemilerin (römorkör) Türk Uluslararası Gemi Sicili'ne kaydettirilerek işletilmesi sırasında veya işletilmeksizin yurt içine yada yurt dışına satılmasından elde edilen kazancın, geminin satışı sonrasında da anılan sicile kaydının devam etmesi şartıyla, kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmaktadır.”
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 406 sayı 2.2.2012 tarihli özelgesi: “Diğer taraftan, satış işleminden elde edilen kazançların istisnaya konu olması halinde, bu kazanca ilişkin giderlerin veya zararların, diğer faaliyetlerden doğan kurum kazancından indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.”
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 305 sayı ve 25.1.2012 tarihli Özelgesi: “Geminin satış bedelinin tahsiline kadar, Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin satışından doğan alacaklara isabet eden kur farkı ve vade farkı gelirlerinin istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmakta olup, söz konusu satıştan elde edilen hasılatın tahsil edildikten sonra bankalara yatırılmasından elde edilen faiz ve kur farkı gelirlerinin istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.”
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 2238 sayı ve 20.12.2011 sayılı özelgesi: 4490 sayılı Kanun'la Türk Uluslararası Gemi Sicili'ne kayıt ettirdikleri gemilerin ve yatların işletilip işletilmediğine bakılmaksızın aynı sicile bir başkası adına tescil edilmek üzere devrinden elde ettikleri kazançlar vergiden istisna edildiğinden, Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemiyi hurdaya ayırarak satılması karşılığında elde edilen kazancın kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
UGS’ye kayıtlı gemilerin işletilmesinden ve devrinden doğan vergi hukuku sorunları elbette ki bu konularla sınırlı değil. Ancak benim köşem sınırlı. Diğer sorunları ise başka yazılara bırakıyorum.
Bu arada, yeniden DÜNYA gazetesinde yer almamdan dolayı kutlama ve iyiniyet mesajı gönderen değerli okurlara ve köşesinden “hoş geldin” diyen, vergi hukukuna katkıları yadsınamayacak değerli meslekdaşım Zeki Gündüz’e teşekkürlerimle…