Sözleşmeli üretim küçük sütçüyü bitirir...
Geçen hafta çiğ süt üretiminde yeni bir dönemi başlatacak yasal düzenleme yapıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan "Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına İlişkin Yönetmelik" 16 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Yönetmelik ilk bakışta çiğ süt üreticilerini hem fiyat hem de girdilerin temininde alıcılar karşısında koruyan bir izlenim veriyor. Biz de sıcağı sıcağına yaptığımız ilk değerlendirmede yönetmeliğin üreticiyi koruduğunu ancak açık kalan bazı yönleri olduğunu yazdık.
Yönetmeliği daha detaylı incelediğimizde üreticiyi korumak bir yana adeta tuzaklarla dolu. Bu yönetmelik uygulanırsa özellikle küçük çaplı süt üreticilerinin yaşama şansı kalmıyor.
Neden?
1- Yönetmeliğin amacı; sanayiye arz edilen çiğ sütün alım ve satımının sözleşmeli usulde yapılması, üretici/üretici örgütü ve alıcı arasında uyulması gereken kuralların belirlenmesi, üretim ve pazarlamada sürdürülebilirliğin sağlanması, arz talep dengesinin oluşturulması ve çiğ süt üretiminde izlenebilirliğin sağlanması ile ilgili usul ve esasları belirlemek olarak ifade ediliyor. Yönetmelik, sadece sanayiye arz edilen çiğ sütü sözleşme kapsamına alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2014 verilerine göre yaklaşık 18.5 milyon ton olan çiğ süt üretiminin sadece yarısı sanayiye arz ediliyor. Kalan diğer yarısı ne olacak? Buna ilişkin bir düzenleme yok.
2- Aynı madde ile sanayiye arz edilen süt için izlenebilirliğin sağlanması hedefleniyor. Diğer yarısı için böyle bir şart, uygulama yok. Bunun anlamı şu. Bakanlık, çiğ süt üretiminin yarısını dikkate alıyor. Düzenlemeleri de buna göre yapıyor.
3- Süt sanayicileri, alıcılar çiğ sütün toplanması konusunda belli büyüklükteki süt çiftlikleri ile sözleşme yapmayı tercih edecek. Çünkü, çok sayıda çiftçiden 10 ton süt almanın, toplamanın maliyeti, sütün kalitesi ile tek bir çiftlikten alınacak 10 ton sütün maliyeti ve kalitesi farklı olacaktır. Bu nedenle sanayici daha az sayıda üreticiden daha çok süt alacak sözleşmeler yapacaktır. Küçük üreticiler en az sözleşme yapılan belki de hiç sözleşme yapılmayacak kesim olacak. Sözleşme yapılmayacağı için sütlerini satmakta zorlanacak olan küçük üreticiler zaman içerisinde yok olma tehlikesi ile karşı karşıyalar. Ayrıca sözleşme yapılacak belli büyüklükteki çiğ süt üreticileri için de önemli riskler var. Sözleşme dışı kalan süt konusunda herhangi bir düzenleme olmadığı için sözleşme yapsalar bile ürettikleri sütün bir bölümünü satamama veya daha ucuza satma riski ile karşı karşıya kalacaklar. Bunu bir örnekle açıklarsak; sanayici bir çiftlikle 7 ton süt alımı için sözleşme yaptığını varsayalım. Bu çiftliğin süt üretimi 7.5 ton olduğunda sözleşme dışında kalan 500 litrelik süt ne olacak? Kime satılacak? Sözleşmeyi yapan sanayici, “kalan sütünü de alırım ama daha düşük fiyatla" diyecek.
4- Sözleşmeli üretim modeli yakın zamanda tütünde uygulandı. Süt ile tütünü karşılaştırmak elbette doğru değil. Birisi yılda bir kez diğeri her gün üretilen bir ürün. Fakat işleyiş bakımında değerlendirme yapılabilir. Tütünde 2002 yılında sözleşmeli üretime geçildikten sonra alıcılar kiminle sözleşme yaparsa sadece o üretici tütün ekebiliyor. Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz Bölgesi'nde tütün üreticileriyle sözleşme yapılmadığı için buralarda üretim tamamen bitti. Üretimin en yoğun olduğu Ege'de bile üretim yarı yarıya düştü. Sözleşme dışı tütünler elde kaldı. Tütün Yasası'na göre sözleşme dışı tütünün satışı için açık artırma merkezleri kurulacaktı. Fakat bu sistem kurulmadı. Tütün üreticileri sektörden çekildi. Başka işlere yöneldi. Bugün tütün alıcıları çiftçiye yüksek fiyat önermelerine rağmen tütün üretimini bırakanlar bir daha üretime geri dönmek istemiyor. Çiğ sütte de benzer bir durum yaşanabilir. Sanayicilerin sözleşme yapmadığı üreticiler bir süre sonra süt hayvancılığını bırakmak zorunda kalabilir.
5- Çiğ sütte sözleşmeye dayalı uygulamada en önemli konulardan birisi çiğ süt fiyatının belirlenme biçimi.Yönetmelikte bu konuda farklı yöntemler öneriliyor. Bunlardan birisi de süt yem paritesi. Bilindiği gibi çiğ sütü alan sanayici, üreticiye yem ve diğer bazı girdileri satıyor. Bazı sanayiciler "yemi benden almazsan sütünü almam" diyerek dayatma ile yem satıyor. Böylesine bir dayatma olduğunda üretici alacağı yemin kalitesini sorgulama şansı kalmıyor. Alternatif bir yemi tercih etmesi adeta olanaksız hale geliyor. Yönetmelikte, süt fiyatının yem paritesine göre belirlenebileceğine yer veriliyor. Paritenin 1 litre çiğ inek sütü ile en az 1 kilo 300 gram yüzde 18 ham proteinli ve 2500 kalorili metabolik enerjili sığır süt yemi satın alınmasını öngörüyor. Yemin bu kalitesi nasıl ve kim tarafından belirlenecek? Bu da yönetmelikte yok. Alıcı düşük kaliteli bir yem vererek üreticinin sütünü düşük fiyatla alabilir. Daha da önemlisi "yemimi almazsan sütünü almam" diyen sanayicinin eli güçlendiriliyor.
6- Yönetmelikte, çiğ süt fiyatının kalite, sütteki koloni sayısı, somatik hücre sayısı, süt yağı ve protein oranları dikkate alınarak belirlenebileceği hükmü var. Bu durumda sütün analiz edilmesi gerekiyor. Analizi kim yapacak? Sütü alan sanayici,mandıra yapacaksa bunu fiyatın oluşumunda kendi lehine olacak şekilde yapabilir. Tarafsız bir kurum veya bakanlık laboratuarlarında yapılması gerekmez mi?
Özetle, çiğ sütte sözleşme modeli sanayiciyi, alıcıyı koruyan, üreticiyi onlara mahkum kılan bir uygulama olacak. Özellikle küçük süt üreticileri Tire Süt Kooperatifi modelinde olduğu gibi örgütlenemezse, güçlerini birleştiremezse sözleşme yapamayacağı ve sütünü pazarlayamayacağı için sektörden silinecek, yok olacaklar.