"Peçeleme yaptınız" demenin dayanılmaz kolaylığı
Değerli DÜNYA okurları, Çetin Altan'ın aydın görünmenin üç anahtarını- reçetesini tarif eden yazısını unutamam. "Bir konu konuşulurken söyleyeceğiniz üç şey sizi dinleyenler arasında tartışılmaz bir konuma taşıyabilir. 1. Dünyanın her yerinde bu böyle. 2. Dünyanın hiçbir yerinde bu böyle değil. 3. Falanca yazara göre bu böyle." Hakikaten bu üç argümana karşı da kimse söyleyecek laf bulamaz ve o ortamda birden havanız artar.
Şimdilerde yoğun ve yaygın bir şekilde vergi hukukunun bir maddesi, iki ve üç kavramlarının arkasına saklanılarak her türlü tarhiyatın gerekçesi haline getirildi.
Meşhur VUK 3. Md.
VUK 3/B ispat başlıklı maddesinde, "Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır." denilmektedir.
Literatürde, "Ekonomik Yaklaşım İlkesi"nin ve peçeleme iddialarının temelini bu madde oluşturmaktadır.
Bu madde ile kabaca ve kısaca, "Vergilendirmede sadece görünüşe, görünene, şekle bakılmaz, içeriğe, geride yatana, asıl amaca da bakılır." denilmektedir. Bu tanımla kimsenin bir sorunu olmaz, olamaz. Ancak, uygulamada gerçek mahiyet kavramı fantezi derecesinde ileri götürülebilmekte ve bahse konu cümleden hareketle adeta tüm vergisel düzenlemeler yok sayılabilmekte veya sizin verdiğiniz anlam dışında bambaşka bir şekilde anlamlandırılabilmektedir.
Ruhçuluk kısmı unutulmamalı
Peçeleme iddialarının kardeşlerinden biri de vergi kanunlarının ruhu meselesidir. Uygulamada lafız son derece açık ve ortada iken, bir yana bırakılabilmekte, tartışmalı alandaki düzenlemenin ruhu üzerine yorumlar yapılmakta, sonuçlara varılmaktadır. Oysa VUK 3/A da çok açıkça lafzın açık olduğu hallerde lafzın dikkate alınması gerektiği belirtildiği halde.
Sadece vergiyi dikkate alarak yapı kuramazsın
Son zamanlarda kullanılan bir başka kavram da mevcut yapının sadece vergi düşünülerek kurulmuş olup olmadığıdır. Özünde belki doğru olabilecek bu yaklaşım da sürdürülerek her derde deva ilaç kabilinden, her türlü tarhiyatta kullanılmaya başlanmıştır.
- Serbest bölgede şirket kurmuşsun, bunun amacı vergi ödememek, o halde yok sayarım.
- Vergi cennetinden fatura gelmiş, oralarda vergi az ya da yok, o şirketi yok sayarım.
- Kurduğun şirket gayrimenkul yapmış, sen şirketin hissesini satmışsın, ama ben gayrimenkul sattı sayarım.
Yukarıdaki ve benzeri onlarca olay her gün karşımıza çıkmaktadır.
Anayasal ilkeler göz ardı ediliyor
Değerli DÜNYA okurları, vergileme prensipleri anayasal güvence altındadır. Bir kısım sihirli cümleler, kavram ve kalıplar zikredilerek işin ayrıntılı analizinden, detaylı olarak irdelemekten, mesele ile ilgili delilleri ortaya koymadan, bunları yasal bir zemine oturtmadan vergileme yapamazsınız.
Ekonomik icaplara aykırılık iddiası
Yapılan tarhiyatlarda içi, arkası doldurulmadan kullanılan bir başka "genel" kavram da, işlemin ekonomik icaplara, hayatın mutad akışına aykırılık teşkil ettiği iddialarıdır.
İçi, arkası doldurulmalı
Bu kavram ve yaklaşımların hepsi üzerinde ciltler yazılabilecek derinlikte kavramlardır. Sadece kalıp olarak alıp, raporlarda o kalıbı tekrarlamakla yetinmek, raporda o kalıbı tekrarlayınca içini doldurdum, ispat ettim sanmak en büyük yanılgıyı oluşturuyor. Çoğu zaman bu kavramlar zikredilmekle yetiniliyor ve boş, kalıp olarak kullanılıyor.
Vergiyi doğuran olay, verginin oranı, ödeme zamanı, mükellefi, sorumlusu kanunla düzenlenebilir. Bakanlar Kurulu'na verilebilecek yetki bile oldukça sınırlanmıştır. Hal böyle iken Çetin Altan'ın üçlü aydın kriteri gibi, uygulamada üç dört kavram zikredilerek oldukça büyük hacimli tarhiyatlar yapıldığı gözlemlenmektedir.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar