Büyük resim
Murat Berk - Yapı Kredi Yatırım
Geçtiğimiz hafta S&P'nin İspanya'nın notunu A'dan BB+'ya iki kademe düşürmesi olumsuz hava yaratırken, Japonya Merkez Bankası'nın varlık alımlarını 30 trilyon yenden 40 trilyon yene genişletmesi ön plandaydı. Ayrıca ABD'de GSYİH rakamının 2011 yıl sonu rakamlarına göre yüzde 3'lük bir seviyede bulunması dolayısıyla 2012 ilk çeyrek rakamının yüzde 2,5 civarında olması bekleniyordu. Cuma günü açıklanan 2012 birinci çeyrek rakamlarına göre yüzde 2,2 artışla beklenenden daha fazla oranda yavaşlamaya işaret etmesi ve FED'in geçen haftaki toplantısında "gerekirse fazlasını yapmaya hazırız" yönündeki açıklamaları üçüncü parasal genişleme beklentilerini güçlendirdi. Büyümenin dünyanın birçok yerinde ivme kaybına ve maliyet yönlü enflasyonist baskıya yönelik işaretler yarattığını düşünüyoruz. Avrupa tarafında ise politik gelişmelerin önemli olduğu görüşündeyiz. 6 Mayıs'ta Yunanistan ve Fransa'da yapılacak seçimlerin son derece önemli olduğunun altını çizmek isteriz.
Gelişen olayları ve haberleri an an izlemek dünyayı takip etme, anlama çabasındaki insanlar için bir avantajdır. Bununla birlikte haber akışının çok yoğun olduğu dönemlerde bunun dezavantajları da vardır. Özellikle yoğun zamanlarda durup büyük resmi görmeye ve düşünmeye vaktimiz olmayabilir. Bu dezavantajı aşabilmek işin zaman zaman, geriye doğru birkaç adım atarak, büyük resme bakmak faydalı olabilir.
İçinde bulunduğumuz ortamda büyük resme baktığımızda ise Avrupa'da uygulanmaya çalışılan ve basitçe "kemer sıkma" olarak nitelendirebileceğimiz maliye tedbirlerinin gittikçe daha fazla sorgulanır hale geldiğini görüyoruz.
Önümüzdeki hafta sonu, Fransız Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, Hollande'ın kazanması durumunda bu tartışmaların daha da artması olası görünüyor.
Kemer sıkma politikasının giderek artan eleştirilerine Stiglitz, Krugman ve Lawrence Summers gibi tanınmış simaların katılması, benzer tartışmaların Hollanda'da koalisyonda çatlağa yol açmış olması nedeniyle de gözler Almanya'ya çevriliyor.
Bu tartışmalar bağlamında ise İspanyol El Pais gazetesinde yer alan, AB'nin altyapı, yenilenebilir enerji ve teknoloji odaklı amaçlar için 200 milyar euroluk bir yatırım planı düşündüğü,ve Merkel'in de Avrupa Yatırım Bankası'nın sermayesinin arttırılabileceğine yönelik açıklamalarını ilginç buluyoruz.
Olaylara bu şekilde baktığımızda ve İspanya gibi ülkelerde işsizliğin genç nüfusta yüzde 50, genelde yüzde 23 olduğunu düşündüğümüzde sıkı maliye tedbirlerinin ne kadar uygulanabilir olduğu tartışmalarının daha da artması çok şaşırtıcı olmayacak. Ayrıca dünyanın yaşadığı son stagflasyon dönemi ve şartlar bazı açılardan çok farklı olsa da o zamanki tartışmaları hatırladığımızda ise olup bitenleri daha farklı okumanın da mümkün olduğunu düşünüyoruz.