Kur artışını hemen tahakkuk ettirip, mali tabloları bozmayalım…
M.CENGIZ GÖĞEBAKAN - Ziraat Bankası Kredi Politikaları Genel Müdür Yardımcısı
İşletmelerin mali tablolarında görünen ile gerçek arasındaki farkı arttıran önemli sorunlardan biri de, döviz kurlarındaki hareketliliğin mali tablolar üzerindeki etkileridir.
Malum, ülkemiz mali hukuku gereğince işletmeler (özel uygulamalar kapsamında fonksiyonel para birimine geçen işletmeler hariç) bilanço ve gelir tablolarını TL cinsinden tutmaktadırlar. Yabancı para birimleri üzerinden alacaklanan ya da borçlanan işletmeler bunları mali tablolarına, kayıt tarihinde geçerli olan kurlardan TL karşılıkları ile kaydederler (Ülkemizde genellikle yabancı para cinsinden kredi ya da borçlanmalar daha yoğun olduğu için, bilançoların pasif tarafındaki YP yükümlülüklere odaklanacağız).
Gerek işletme sermayesi ihtiyacı, gerekse yatırım kredileri, işletme edindirme-satın alma vb. gibi her ne amaçlı olursa olsun yabancı para birimi cinsinden nakit kredi kullanan firmalar bu kredilerini finansal tablolarına, kredi kullandıkları tarihlerde geçerli olan döviz kuru ile hesaplanan TL karşılıkları cinsinden yansıtırlar. Ancak işletmelerin kesinleşmiş yılsonu mali verilerine dayalı bilançoları hazırlanırken, bilançolarında TL karşılıkları ile izlenen yabancı para varlık ve yükümlülükler yılsonu kurundan güncellenerek TL karşılıkları kur farkı kadar ( kurlar genellikle artış eğiliminde olduğu için) yükseltilir ve kur farkından doğan gider de Gelir Tablolarında giderleştirilmek suretiyle kar azaltımına veya zarara dönüştürülür. Döviz kurlarındaki artış yönlü hareketliliklerin olumsuz etkilerini kendi mali tablolarına yansıtmalarının sonucu olarak da, mali tablolarındaki borçluluk oranlarında ve giderlerinde artışlar yanı sıra rasyolarında bozulmalar oluşmaktadır.
Ülkemiz Bankacılık sektöründeki (bireysel krediler hariç) toplam kurumsal kredilerin %50 ye yaklaşan kısmının yabancı para cinsinden ya da yabancı paraya endeksli kullanılan kredilerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda, işletmelerin mali tablolarının kurlardaki artış dönemlerinde olumsuz yönde ne kadar etkilendiğini, daha net olarak kavramak mümkündür. Fakültelerde ve ders kitaplarında bilanço için “…bir işletmenin bir anlık fotoğrafıdır…” denilir ve bilançolar işletmelerin genellikle yılsonları itibariyle geçerli olan mali sonuçlarını gösterir. Gerçekten de bilançoların anlık bir durumu ifade etmeleri nedeniyle, henüz ödeme vadesi gelmemiş olan yabancı para cinsinden kredi borçları sanki yılsonu kurundan işlem görmüş gibi bilançolar ve dolayısıyla da gelir tablolarında TL karşılığı ile işlem görmektedir. Böyle olunca, işletmelerin borçları kur farkı kadar yükselmekte ve kur farkının doğurduğu fark (yatırım finansmanı için kullanılanlarda yatırım maliyetlerine eklenmesi imkanı ayrık) gider yazılmak suretiyle Gelir Tablolarında işlem görmektedir. Ancak aslolan, bilançolardaki varlık ve yükümlülüklerin tahsil edilme veya ödenme tarihleridir. Öyle ya, yabancı para bir borç sadece ödeme günü geldiği zaman, o günde geçerli olan kur karşılığı TL olarak ya da o günkü kurdan YP temin edilerek ödenecektir.
Ülkemizde geçerli mali mevzuat hükümlerine uygun olarak yapılan kayıtlar neticesinde;
● Henüz ödeme günü gelmemiş olan borçlar için bilançolarda kur farkı kadar artış yaşanmıştır,
● Bu artışlar Gelir Tablosuna maliyet olarak yansıtılmış ve kardan zarar yazılmış veya işletme direkt zarara dönüşmüştür.
Oysaki bu kredilerin bir kısmı uzun vadelidir, borçların henüz ödeme vadesi gelmemiştir ve belki de bu borçların ödeme vadeleri geldiği zaman döviz kurları tersine gelişim gösterecektir. Bu durum, işletmelerin mali tablolarını olduklarından daha olumsuz bir hale getirip kredi değerliliklerini bozduğu için de işletmelerin krediye erişim imkanları daralacaktır.
Her ne kadar yıllar içinde döviz kurları genelde artış yönlü gelişim gösterse de , belirli dönemlerde yaşanan hareketlilikten ötürü, kısa dönemli de olsa önemli düşme yönlü gelişmeler yaşandığı görülmektedir.
Mali mevzuatımıza küçük eklemeler yapılarak; içinde bulunulan mali yılda tahakkuk edecek olan kur farkları ile ödeme vadeleri takip eden yıllara sarkan yabancı para yükümlülüklerin kur farklarını bilançolara yansıtırken, ileri vadeli olanların henüz tahakkuk etmemiş olduğu gerçeğini dikkate alarak işlem yapmak daha doğru olacaktır. Böylece, cari yılda ödenmeyecek olan kur farkının bilançoya eklenmesi ve giderleştirilmesi sonucunda hem borçlanma rasyoları olumsuzlaşmayacak, hem de gelir tablosuna gider yazılmadığı için vergi matrahı azaltılmış olmayacaktır.
Zira, uzun vadeli yabancı para kredilerin vadesi henüz gelmediği ve cari yılda da ödenmeyeceği için realize edilmeyecek olmasına karşın, kur artışı kaynaklı kaydi giderler sebebiyle, hem dönem karları azalmakta ya da zarar açıklanmakta, hem de özkaynaklarının eridiği şeklinde değerlendirilebilecek bir görüntü sergilenmektedir.
Yabancı para borcun kur farkı, cari yılda ödenmeyecek bir borca ait ise, kur farkı zararı aynı dönemde mali kayıtlara borç ya da zarar olarak girmek zorunda değildir, zira borcun ödeneceği tarihinte döviz kuru aşağı yönlü hareket edebilecektir.
Nitekim ,
- 2002 yılının ardından 2005 yılına kadar,
- 2006 yılından sonra 2007 yılında,
- 2011 in ardından 2012 yılında,
- Son olarak da 2015 in ardından Mart 2016 da ulaşılan,
kur seviyelerine bakıldığında, yabancı para borçların ertesi yıl ödenmeyecek olanlarını , o yılın sonu itibariyle geçerli olan döviz kurundan TL na dönüştürerek bilanço ve gelir tablolarına tahakkuk ettirmenin çok da sağlıklı sonuçlar vermeyebildiği görülmektedir.
İşletmelerin mali tablolarını olduğundan daha da fazla bozulmaması amacıyla, uzun vadeli yabancı para borcu nedeniyle oluşan kur artışını gider yazan bir firmanın an itibariyle kaydi olan bu zararını, borcunun ödeme zamanına göre yıllara yaymak suretiyle mali tablolara yansıtılması sağlanmalıdır.
Kredi ödemeleri ileri vadeli de olsa, kur artışını tek seferde sineye çekip gider yazarak vergi planlaması yapılmasının da bir cazibesi vardır şüphesiz, ancak bu durumun işletmelerin finansal tablolarının bozulması sonucunu ortaya çıkartacağı ve krediye erişim imkanlarında sıkıntı oluşturacağı da dikkate alınmalıdır.
Mali Mevzuat ile ilgili olarak, detayları aşağıda olan iki ayrı tebliğ ile kur farklarının mali tablolara kaydında alternatifli çözümler ihtiyari olarak sunulmuş olsa da;
● İçerikleri itibariyle mali tabloların görünen ile gerçek arasındaki farkı kapatmaya yeterli olmadığı,
● Sadece yatırım amaçlı kullanılan dövizli kredilerin kur farkları için çözüm önerisi getirip, satın almalar ve işletme sermayesi amaçlı döviz kredileri için imkan sağlamadığı, görülmektedir.
Son söz;
● Henüz realize olmamış kur farkı zararını ödeme vadesinden önce ve tek seferde bilançoya borç olarak kaydetmek ve gelir tablosunda giderleştirmek yerine,
● Finansal borçların vadelerine uygun bir zamana yayarak mali tablolara farklılaştırarak kaydetme (reeskont ya da peşin ödenmiş gider mantığında olduğu gibi) yönteminin benimsemesi, mali tablolardaki görünen ile gerçek arasındaki farkı kısmen de olsa kapatabilecektir.