Katma değeri yüksek ihracat - I

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Odalar birlikleri, bakanlar, yazarlar çizerler “Bu böyle olmaz katma değeri yüksek ürünler ihraç etmeliyiz” tezinde hemfikirler. Dünya Gazetesi’nin İhracatın Yıldızları yarışmasında bir konuşma yapan Bakan Ali Babacan, “Tüketime dayalı kalkınma sürdürülebilir değildir. Katma değeri yüksek ürünler üreterek bunları ihraç etmeliyiz” diyerek ne yalan söyleyeyim beni şaşırtmıştı. “Bunda şaşıracak ne var? Doğru söylemiş” diyorsanız haklısınız. Doğru olmasına doğru ama Türkiye ekonomisinin yapısı ve işleyişinden sorumlu kişilerin uygulamaları retoriklerinden daha önemlidir. Onun için şaşırdım. Türkiye katma değeri yüksek ihracat yapan bir ülke değildi, şimdi hiç değil, bu ekonomi-politik gidişle olacağı da yok. 

Sayın Ege Cansen 30 Ekim 2013 tarihli “Yüksek Katma Değerli Ürünler” başlıklı makalesinde bir tanım vermiş: “(Katma değer) Belli bir mal veya hizmetin satış fiyatından, o ürünü meydana getirmek için başkalarından satın alınan şeylerin bedeli düşüldükten sonra kalan miktardır” diyor. Bu satın alınan şeyler ulusal kurumlardan alınıyorsa buna milli katma değer deniliyor. Yok bu başka şeyler ithalat yoluyla tedarik ediliyorsa bu gene katma değer ama milli değil. Demek ki bu katma değeri yüksek ürün lafının altında iki şey yatıyor. Biri satış fiyatıyla satın alma maliyeti arasındaki fark, diğeri satın alma maliyetinde milli kurumların payı. Sözün kısası milli gelirde sürdürülebilir bir artış için yazarlar, çizerler ve bakanlar bunların her ikisinin de yüksek olmasını istiyorlar. Hem girdileri şu veya bu şekilde bir araya getirip dış pazarlara yüksek fiyata satabileceğimiz bir ürün yaratacağız hem de bu girdileri ulusal kurumlardan temin edeceğiz. 

Şimdi bazı rakamlara bir bakalım. Üretimin ithalata bağımlılığı demir çelikte yüzde 76,8; gıda ve içkide yüzde 66.2; elektrikli makinelerde yüzde 63,8; pişmiş kil ve çimento gereçlerinde yüzde 62,9; orman ürünlerinde yüzde 61, lastik sektöründe yüzde 60,2, elektronikte yüzde 59.8, madeni eşyada yüzde 59; makine imalatında yüzde 53,7; deri ve köselede yüzde 53,6, dokuma ve giyimde yüzde 52,5, mesleki ve optik cihazlarda yüzde 45,7, kağıtta yüzde 43, kimyada yüzde 42,7 ve en düşük seramikte yüzde 28.6. Bu rakamlar ithalat girdi oranları. Buna bir de ulusal kurumlardan satın alınan girdi maliyetlerini ekleyeceğiz. Satış bedellerinden bunu düşeceğiz geriye kâr, faiz giderleri, ücretler kalacak. Buna katma değer diyeceğiz. Bu değer ülkemiz iç pazarlarında bir çok sektörde yüzde 6 ile yüzde 15 arasında, ihracatta çok daha düşük yüzdelerde gerçekleşir. Sizin anlayacağınız durum o kadar parlak değildir. Ne yazık ki iş adamlarına katma değeri yüksek ürün yapın ve ihraç edin diyerek bu iş olmuyor. İş sahipleri bilmiyorlar mı yani? İstemiyorlar mı? Vatana millete sürdürülebilir bir milli gelir artışı kazandırmaya gönülleri mi yok? Herhalde öyle değil. Sorun iş sahiplerinin ne yapmadığı değil ne yapamadığı. Herkes işin doğrusunu biliyor ama benim gençliğimden bu yana bu terane değişmiyor. Hatta benim büyüdüğüm 1950’li yıllarda ithal ikamesi politikaları güdülürken ‘yerli malı kullanmalı’ sloganlarıyla ‘milli girdi’ teşvik edilir ithal ürünlere iltifat edilmemesi öğretilirdi. Benim neslim ‘yerli malı’ haftalarını iyi hatırlar. O zamanlar katma değer nedir pek umurumuz değildi. Yerli malı kullanırsak paramız memlekette kalır bu da vatana millete hayırlı bir iştir denilirdi. Milli gururumuz Sümerbank tekstilleri ve giysileri tanıtılırdı. 

Köprülerin altından çok sular geçti. Daha da geçecek. Artık ithal ikamesi yok. İhracatla kalkınma var. Artık Türkiye’nin güçlü bir özel sektörü var. Artık, en azından resmi ağızlardan, ihracatımızın 500 milyarlık hedefl erinden bahsediliyor. Ama kulaklarıma sanki “yerli malı kullanmalı” sloganı hâlâ geliyor. Ben mi yanlış duyuyorum veya anlıyorum yoksa ister ithal ikamesi ister ihracatla kalkınma modeli Türkiye’nin yapısal sorunlarına hükümetler çare bulamamışlar da sloganlar değişmiyor mu? Şu katma değeri fazla ürün nedir ve işletmeciler neden bu konuda sıkıştırılıyorlar bir daha bakmakta fayda var. Haftaya katma değeri fazla ürünün ne olduğuna bakarak bu konuda ilerleme sağlamak için neden makro politikaların daha önemli olduğuna yani sorunun firma düzeyinde değil ülke düzeyinde incelenmesi gereğine bakacağız. Sağlıcakla kalın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019