Ekonomik durum ve seferberlik çağrıları!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Geride bırakmaya hazırlandığımız 2016 yılının son haftasına girerken, tam bir sene öncesine göre algıların daha olumsuz olduğu dikkat çekiyor. Gerek ekonomik ve finansal beklentiler, gerekse kronikleşen seferberlik çağrıları bu durumu teyit eden bir görünüm sergiliyor.

Son bir yıl içinde dolar kuru yüzde 20’yi aşan oranda yükselmiş; faizlerdeki yükseliş nispeten sınırlı kalırken finansal varlıklar mevcut değerlerini korumakta zorlanmış. Küresel ve bölgesel koşullar, ekonomi cephesindeki ağırlaşmış sorunlar hareket yeteneğini önemli ölçüde daraltmış; büyüme hızla ivme kaybederken enflasyon beklentileri bozulmuş, işsizlik artmaya devam etmiş. Sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmanın zorlaşması ve kullanılabilir olanakların daralması, radikal türde tercihlerin kapısını aralamaya başlamış; siyasi hesaplar, ekonomik öncelikleri değiştirerek yeni kutuplaşmalara alan açmış.

Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız tablo, geçmişteki tercihlerin bir sonucudur; seferberlik çağrıları ile tanımlanmış hedeflere yaklaşılabilmesi kolay değildir. Umulan sonucun alınamaması durumunda, sistemik risk algısının yeni rekorlara koşması ve hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını teyit eden zincirleme gelişmelerin yaşanması da kaçınılmaz olabilir. Yükseliş eğiliminde olan belirsizlik algısına bağlı olarak riskten kaçınma eğiliminin güçlenmeye devam etmesi ve güvensizliği beslemesi, daha önce yaşanmamış türden tepkisel gelişmelerin tetikçisi olmaya devam edebilir!

Tam bir yıl öncesindeki beklentiler, gelişmelerin böyle olmayacağı yönünde idi. Türk Lirasına geçiş ve yatırım konularında seferberlik çağrılarının yapılmak zorunda kalacağı, eksen kayması olasılığının artacağı gibi kritik konular gündemde yeri yoktu. Şimdi sormak gerekiyor: bu çağrılar hedeflere yaklaşılması yönünde çözümlerin bir parçası mı olacak, yoksa radikal değişikliklerin gerekçesi mi? Siyasi ve jeopolitik gündem hangi olasılığı ön plana çıkartıyor?
Etkili ve yetkili kesimlerin kısa vadeli bakış açısı gerçekçi olunmasını zorlaştırıyor. Evet, dövizden Türk Lirasına geçiş kurların gerilemesine ve faizlerin düşmesine katkı yapabilir ise tüketim ve yatırım eğilimlerindeki yön geçici olarak değişebilir; fakat orta vadede daralan dış finansman olanakları ve cari açığa ilişkin beklentilerin olumsuzlaşması nedeniyle geri tepebilir, çok daha zor durumlara düşülmesine sebep olabilir. Riskten kaçınma eğilimini besleyen küresel koşullar, bakış açısı orta vadeye kaydığı için bu çağrının başarı şansını sınırlıyor.

Ayrıca yatırım artışı konusunun önündeki tek engelin, döviz kurları ve faizlerin yüksekliği olmadığını da hesaba katmak gerekiyor. Küresel ölçekte oldukça ciddi bir kapasite fazlası var ve çok düşük faizlere rağmen talebin durgunlaşması engellenemiyor. Bozulan rekabet koşulları, iş dünyasını küçülmeye ve finansal kesimi tedbirli olmaya zorluyor. Giderek güçlenen ve çeşitlenen korumacı arayışlar, durumu daha da vahim hale getiriyor. Olası tüm kayıpların teşvikler yolu ile kamu tarafından karşılanacağı garanti edilse bile sonuç değişmiyor; durumun farkında olanlar, sorunları daha da ağırlaştırarak bindiği dalı kesmekten kaçınmaya çabalıyor!

2016 yılı genelinde kamu harcamalarındaki belirgin artışa ve ücretlerdeki düzelmeye rağmen, olumsuz eğilimlerin güçlenmeye devam etmiş olması aktarmaya çalıştığımız görünümü destekliyor. Sorunlardan ve küresel koşullardan bağımsız bir şekilde, büyüme ve yatırım konusu zorlandıkça döviz kurları yeni ufuklara koşuyor ve güven bunalımının derinleşmesi önlenemiyor. Ortaya çıkan sonucu siyasi komplo olarak değerlendirmek pek gerçekçi görünmüyor; fakat farklı arayışlar için gerekçe olarak kullanılması olasılığı güçleniyor ve belirsizlik algısının katlanarak büyümesine sebep oluyor.

Ekonominin kuralları çalışıyor ve temel mantığı ferman dinlemiyor. Bazı şeyleri zorla değiştirmeye çalışmak, her şeyin değişmesine sebep olarak evdeki hesapların çarşıya uymasını engellemeye devam ediyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar