Dövizin yabancıların kötü niyetinden dolayı artmadığı iyice kesinleşti
Siyasetçiler, dövizde son dönemde yaşanan hızlı artışı sürekli olarak yabancıların kötü niyetine bağladılar. Ama bir hep duyduğumuz vardı ortada, bir de gördüğümüz... Gördüğümüz resmi rakamlardı, yabancıların Türkiye'deki varlıklarını satıp gidip gitmedikleriydi. Resmi rakamları da tabii ki devletin en önemli kurumlarının birinin, Merkez Bankası'nın verilerinden izliyorduk.
Daha önce de vurguladık; döviz kurundaki artışta yabancıların sanıldığı gibi bir etkisi yoktu, rakamlar bunu gösteriyordu çünkü. Kuru artıran başka bir kesimdi. Nitekim o kesimin kim olduğu hem Başbakan Yıldırım tarafından ifade edildi, hem de geçenlerde uygulamaya konulan bir kararla bir anlamda kabullenildi.
Başbakan Yıldırım, dövizin döviz borçlusu Türk şirketlerinin talebi yüzünden arttığını söyledi. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan KHK ile de kamuya olan döviz borçlarının 2 Ocak'taki kur üstünden ödenmesine olanak sağlandı. Böylece, borçlu şirketlerin, "kur daha da artmadan döviz almak yoluyla kurun daha da yükselmesine yol açmaları" önlenmek istendi.
Tek başına bu karar bile, döviz kurlarını yükseltenlerin döviz borçlusu Türk şirketleri olduğunu ortaya koyuyor.
Yabancılar döviz getirdi
Merkez Bankası'nın dün yayımladığı verilere göre, yabancı yatırımcılar Türkiye'den döviz götürmek bir yana geçen hafta net 300 milyon dolarlık menkul kıymet alımı yaptılar. Yani yabancılar Türkiye'ye döviz getirdiler, döviz arzına katkıda bulundular.
Yabancıların 13-20 Ocak haftasında hisse senedinde 456 milyon dolarlık alım yaptığı, devlet iç borçlanma senedinde (DİBS) ise 156 milyon dolarlık satış gerçekleştirdikleri görüldü. Böylece net alım 300 milyon dolar oldu.
Yabancı yatırımcılar asıl satışı doların ay ortalaması bazında henüz 3.23 düzeyinde bulunduğu kasım ayında gerçekleştirdiler. Söz konusu aydaki yabancı satışı tam 2.6 milyar doları buldu.
Yabancılar daha sonra adeta durdular. Aralık ayındaki satış yalnızca 23 milyon dolar oldu.
Ocak ayının ilk üç haftasında ise yabancı yatırımcıların net 139 milyon dolarlık alım yaptıkları görüldü.
Dalgalı kura müdahale edildi bir kere...
Bu adımın devamı hiç kuşkunuz olmasın gelecek...
En azından benzeri istekler söz konusu olacak, ki olmaya başladı da zaten...
Bir takım af düzenlemelerinden sonra "Bu sonuncu" görüşü ileri sürülür ya hep ve o afl ar bir türlü bitmez ya, açıklandığı ana kadar kamuoyunun hiç gündeminde olmayan bu "kur garantisi aff ı" ile de duruma göre tekrar tekrar karşılaşacağız.
Ok yaydan çıktı, "Kurtar bizi devlet baba" diyenler de çoktan sıraya girdi bile.
Ekonominin basit kuralları var. Bir tarafı zenginleştirirseniz, bir tarafı da yoksullaştırıyorsunuz demektir.
Bir tarafın üstündeki yükleri alırsanız, bu yükü başka taraflara bindiriyorsunuz demektir.
Kamu kesiminin döviz alacağının düşük kurdan tahsil edilmesi hükme bağlandı. Kamu bu uygulamadan zarar görmeyecek mi, görecek. Peki bu zarar kimden çıkacak!
Döviz borcu olanların alacaklıları yalnızca kamu kesimi mi? Alacaklısı kamu olmayan diğer döviz borçluları ne yapacak? "Döviz kredileri Türk Lirası'na çevrilmeli" istekleri gelmeye başladı bile.
Siz bir ticari işletme olarak, örneğin bir banka olarak döviz kredisi vermişseniz; örneğin 1 milyon dolar kredi açmışsanız, dolar da 4 liraya gelmişse ve bu kredi karşılığında anapara olarak 4 milyon lira alacakken, 3.5 milyon liranın biraz üstüne niye razı olasınız...
Ama en başta kamuya karşı olan borçlar için bu kapı açılırsa, döviz borçlusu olan herkesin sıraya girmesi kaçınılmazdır. Ayrıca, başta da dediğimiz gibi, bu kapının her kur artışında aralanmak istenmesi de artık bundan sonra doğal karşılanmalıdır.
Ya yurtdışına karşı ne olacak?
Yurtiçinde kamuya olan borçlar için kur garantisi; tamam. Yurtiçinde özel sektöre olan borçlar için kur garantisi; olmaz. Ya yurtdışına olan net döviz borcu ne yapılacak. Reel sektörün 213 milyar dolar civarındaki bu borcu için de kamu destek mi verecek?
Belki; ama nasıl? Ve bunun bedeli kime yüklenecek?