Bu, turizm sektörünün "sessiz" çığlığıdır, duyun!
Uluslararası Resort Turizm Kongresi'nin 6'ncısı 24-25 Kasım günlerinde Antalya'daki Lara Barut Resort'te yapıldı. Türk turizmi, tarihinin en büyük tökezlemesini yaşamış, hatta kapaklanmış yere, haliyle dişe dokunur bir şeyler söylensin, bir umut verilebilsin, diye bekliyorsunuz. En azından yetkili makamda bulunanların sorunun büyüklüğünü daha iyi anlamış olduklarını, buna göre çözüm üreteceklerini umuyorsunuz.
Siyasiler sorunun büyüklüğünü bilmiyor değiller, bilmiyorlarsa bile sorunun boyutunu görmek için fazla çaba göstermelerine de gerek yok. Birincisi gelen turist sayısı ve turizmden elde edilen gelir anlamında veriler ortada. İkincisi, Antalya belediyesi AKP'de, istenildiği an, istenilen düzeyde Antalya haberi almak da mümkün.
Dolayısıyla sorunun boyutunu herkes biliyor bilmesine de bu sorunların çözümü için adım atılıyor mu, işte orası tartışmalı. Haydi gerçeği söyleyelim, tartışmalı bile değil, dişe dokunur hiçbir adım atılmıyor ve turizm üvey evlat muamelesi görmeye devam ediyor.
Bu tür toplantılarda yapılan "suya sabuna" dokunmayan konuşmalardan oldum olası hazzetmemişimdir. Bunların çoğu protokol konuşmalarıdır zaten. Sorunun özüne değinmesi, çarenin ne olduğunu dile getirmesi ve bunun için önlem alınacağını söylemesi gerekenler bile pek yapmazlar, yapamazlar bunu. Önlem diye dile getirilenler de pansuman tedavisidir aslında.
Dış politika ve imaj
Kongredeki konuşmaları üçe ayırmak gerek. Protokol çerçevesinde konuşanlar, sektör temsilcilerinin konuşmaları ve yabancıların konuşmaları. Protokoldekilerin ne dediği belli. Sektörü temsil edenler de bir yere kadar konuşabiliyorlar. Yabancıların sırtında yumurta küfesi yok, en gerçekçi konuşmaları onlar yapabiliyorlar.
Sektör temsilcileri açıkça ifade edemedikleri sorunlarını elektronik oylamada "sessiz çığlığa" dönüştürüyorlar. Zaten turizmdeki gerçek tablo budur. İşte bir özet...
Soru; 2016'da turizmi en olumsuz etkileyen ne oldu? Yanıt; yüzde 53 imaj, yüzde 38 terör. Geriye ne kaldı ki zaten...
Soru; turizmde 2017 için öngördüğünüz en önemli sorun ne? Yanıt; yüzde 75 dış politikanın yarattığı siyasi gerilim, yüzde 18 iç politikanın yarattığı siyasi gerilim. Fiyatmış, maliyetmiş, durgunlukmuş, döviz kuruymuş, geçiniz. Hatta ve hatta terör bile adeta unutulmuş ve payı yüzde 1.9'a inmiş.
Soru; 2017'de ülkemizin ekonomisindeki beklentiniz nedir? Yanıt; yüzde 70 bu yıldan daha kötü, yüzde 26 bu yılki gibi olacak. Bu yıldan iyi olacağını söyleyenlerin oranı yalnızca yüzde 4. Başka söze gerek var mı?
Alman'dan duy gerçeği
Dedik ya, sorunun özüne inmesi gerekenler bile pek yapmazlar, yapamazlar bunu. O yüzden biraz protokol dışına çıkmakta, Türkiye hakkında çok rahat değerlendirmeler yapabilen isimleri dinlemekte yarar var.
Kısa adı AKTOB olan Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliğinin Ekin Grubu ile birlikte yayınladığı Resort Dergisi tarafından düzenlenen kongreye katılan Alman turizm sektörü temsilcileri hangi noktalara değindiler, özetleyelim:
• Turistler artık gittiklere ülkede demokratik hakları ve özgürlükleri arıyor. Medyanın özgür haberciliğine önem veriyor. Türkiye ile ilgili bu çapta olumsuz haber yapılırsa, gelecekte durum daha kötü olabilir.
• Eskiden sahile bir otel yaptın mı turist bir şekilde geliyordu. Artık doğayı koruyan otel isteniyor.
• Güvenlik devlet görevidir, bunu özel sektörü yükleyemezsiniz.
• Türkiye'deki terör olayları aslında bir algı sorununa dönüştü. Bakınız, evden havalimanına yolculuk sırasında doğabilecek risk, Türkiye'deki terör riskinden fazla. Ama sorun algıda olduğu için Türkiye bu konuda çok riskli bir ülke olarak görülüyor. Algıyı düzeltme konusunda biraz daha fazla sorumluluk alınmalı.
Yücel: "Sektörün kusuru 10, hükümetin 90"
Kongrede bir konuşma yapan eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel'e ayrıca birkaç soru yönelttik. Yücel'e, turizmin içinde bulunduğu sıkıntıları aşması için kime ne gibi görevler düştüğünü ve turizmdeki sorunun ne olduğunu sorduk. Sektörün kendi sorunlarını kendisinin çözeceğini, hükümete koordinasyon görevi düştüğünü belirten Yücel şunları söyledi:
"İçinde bulunduğumuz krizin temel nedeni sektördeki teknik hatalardan, yatırım yanlışlarından, seçilen programların uygulanmasından kaynaklanmıyor, asla kaynaklanmıyor. Şu anda içinde bulunduğumuz durumda sektörün kusuru 100 üzerinden 10'u geçmez. Geri kalan 90'ı maalesef hükümete vereceğiz.
Çünkü siyasal iktidar, hem içerde uyguladığı dünya normlarının dışında olduğu artık açıkça ortaya çıkan bir takım yaklaşımlar ve OHAL'in sürekli hale getirilebileceği izlenimi veren davranışlarıyla devam ettiği sürece Türkiye'nin kendini dışarıda anlatılabilmesi, hedef pazarlarını etkileyebilmesi son derece zor.
Bunun dışında bir de Türkiye'nin izlemekte olduğu dış politikanın yanlışları var. Bu, hükümete göre doğru olabilir, birçok insana göre de doğru olabilir. Bunu kişiselleştirmeden, bu dış politika uygulamasının turizm sektöründeki olumsuz yansımalarını dikkate alıp tartışmak lazım.
Bakıyorum arkadaşlarımız çok güzel yol haritaları hazırlıyorlar, planlar projeksiyonlar hazırlıyorlar, devlet politikası gibi olsun diyorlar. Ama hükümete de 'Bu yaptıkların yanlıştır, bunları biraz düzelt, değiştir' diyemiyorlar, demiyorlar, ben bunu çözemiyorum."
Bahattin Yücel'e, Türkiye'de bu tür eleştirilerin neredeyse hiç dile getirilmediğini hatırlatarak "Siz turizm sektörünün bunu yapabileceğini bekliyor musunuz" diye sorduk. "Olabilir, çünkü biz bunu askeri döneminde, Kenan Evren döneminde yaptık. Kaldı ki şimdi seçilmiş bir iktidar var. Sonuçta sivil siyasetçi etkilenir. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin örgütleri var. Son derece başarılı çalışan bir iletişim sistemi var. Şimdi bu partinin Antalya'da milletvekili yok mu? Belediye onlarda..."
Sorun ortadaydı, hükümetin gerçekleri görmüyor olması mümkün değildi. Yücel'e son olarak hükümetten bu konuda radikal bir politika değişikliği bekleyip beklemediği sorusunu yönelttik. Yücel'in yanıtı net ve kısa oldu: "Beklemiyorum..."