Herkül Milas ile "Yunanistan-AB ilişkileri ve Syriza ne yapar"
Herkül Milas benim gençlik yıllarımda 1960’larda Şişli’deki komşum, birlikte atletizm ve siyaset yaptığım arkadaşım. O, evlilik sonrası Yunanistan’a gidip öğretim üyesi oldu. Kısa bir süre önce de emekli oldu. Göç ettikten sonra Türkiye ilgisini sürekli olarak devam ettirdi. Şimdilerde yazarlığı sürdürürken, Türkiye’de Zaman ve Agos gazetelerine de yazılar yazıyor. Onunla Yunanistan-AB ilişkilerinin geleceği ve Syriza üzerine sohbet ettim. Sorduğum sorulara aldığım cevapları özetle aktarmak istiyorum.
- Krizi Yunan siyasetinin iki büyük partisi Pasok ve Yeni Demokrasi yarattı. Son yıllarda Yunan sağı ve solunun iktidarı paylaşan bu iki partisi, AB’den ucuz krediyi alıp üretime dönük olmayan alanlarda kullandılar. Halkın refahı arttı ama üretim geriledi. Bu iki parti, toplam yüzde 80 oy alıyordu. İkisi de AB’den borç almayı körükleyen politikaları izleyip desteklediler. Kriz gelince AB ile imzalanan memorandumuna yarattığı zorluk sonunda vaatleriyle sol koalisyon partisi Syriza yüzde 36 oyla, milliyetçi küçük ortağıyla iktidara geldi. Şimdilerde desteği yüzde 80’lerde. Herkes umutlu. Yunanlılar krizi anlamadı, AB’nin kötü politikalarına yordu, suçu dışarda aradı. Yeni iktidarla kemer sıkma yaşanmayacağına, eski güzel günlere dönüleceğine inandı.
- Yeni iktidarın AB’ye baskı ile geri adım attıracağını, Troyka’yı memorandumundan vazgeçirebileceğini düşündüler. Kim haklı yorumunu yapmıyorum. Bir yanda 27 AB ülkesinin politikacıları liberal politikalara bağlı kendileri gibi ekonomik siyaset yapılmasını istiyorlar. Syriza, devletçi özel sektörü önde tutmayan, bir model düşünüyor. İki taraf arasında farklı bir ekonomi ve felsefe anlayış farkı var. İki tarafta birbirine politikanı değiştir diyor. Syriza, içinde farklı sol grupların Marksist grupların bulunduğundan AB’ye taviz verirse, parti koalisyonunda dağılmadan korkuyor. AB, Yunanistan’a taviz verirse, arkasından, Portekiz, İspanya gibi ülkelerin faturası daha büyük taviz isteyen ülkelerin sıraya gireceğinden düşünüyor.
- Önümüzdeki dönemde üç gelişme olabilir. Bunlardan biri (kolotumba) 'Takla atma 180 derece dönerken' taviz verirken, değimleri değiştirme yolunu seçmek. Başladılar da 'troyka' demeyeceğiz diyerek, “borç veren ülkeler” diyorlar. Memorandum yerine 'geçiş anlaşmasını' istiyorlar. Geçen hafta sonunda AB ile yapılan toplantılarda bunu gördük. İkinci gelişme 'çatışma', eurodan çıkıp, drahmi basarak yola devam olur. Yüksek enflasyonlu sahte bir refah dönemi yaşanır. AB buna hazır olduğu için düşük bedel öder. Asıl bedeli ise Yunan halkı öder. Üçüncü yol, ikisinin ortasıdır. AB bazı kararlarını gevşetir, bazı deyimleri değiştirir. Yunan iktidarı da bu basit tavizleri içerde iyi anlatarak, yapması zorunlu olanları yapar. Zaten bunun için imkanı da var. Asgari ücreti zaten bir yıllık sürede 750 euroya çıkaracağını taahhüt etiği için, süre kullanma şansı var. Vergide AB’nin de izin vereceği basit düzenlemeler yaparak halkı memnun eder.
- AB ile aradaki ip gerilip kopma noktasına gelince Syriza’nın parti içi koalisyonu dağılır. O zaman bir uçtan diğer uca sağ iktidara yol alınır. Şu anda üçüncü parti olan Yeni Şafak iktidarına fırsat doğar....
Herkül Milas, AB ile felsefe farkını giderici, iki tarafın da karşılıklı taviz verebileceği yeni döneme geçilebilirse Syriza’nın “yapısal reformları” hayata geçirerek yola devam edebileceğini düşünüyor. Syriza deneyinden Avrupa için “yeni sol politika” üretilmesinin “erken” olduğunun altını çiziyor. Başarısızlığın ülkeyi çok terse aşırı sağ iktidara yöneltebileceğini belirtiyor. Bana göre bizim için olumlu olan, barışçıl politika için Syriza’nın AB ile uzlaşma yolunu bularak yola devam etmesi olacaktır. Çünkü, Yunanistan’da Altın Şafak gibi sağcı bir iktidar barışı geliştirici olmaz.