Google, tarihi nasıl silecek?
Avrupa Adalet Divanı (AAD), geçtiğimiz haftalarda aldığı bir kararla, internetteki arama motorlarının, “yetersiz, ilgisiz, aşırı” veri / bilgiyi silmesi gerektiğine hükmetti. Bununla kastettiği, “geçmişte kalan, şimdiyle ilgisi olmayan, hatta yalan yanlış bilgi içeren” eski kayıtların, talep edildiği takdirde silinmesi... Bunun nasıl yapılacağı henüz belirsiz. Ve bu iş yüzde 90 oranında Google’ı ilgilendiriyor: En yaygın kullanılan arama motoru o çünkü.
Google zaten, “o içeriği kaldır, bunu yok et” diyen hükümetlerle meşgul. 2013 Şeff afl ık Raporu’nda, Ocak-Haziran arasında 3,846 “hükümet” talebi yapıldığını, 24 bin 737 parça içeriğin kaldırılmasının istendiğini öğrendik. En çok talep Türkiye’den bin 673 başvuruyla geldi. Bunların bin 126’sı ünlü İnternet Yasamız kapsamındaki ihlallere dayalıydı. Raporun Temmuz-Aralık 2013 verilerine göre ise ABD, 10 bin 574 adet kullanıcı bilgi talebi, Türkiye ise 133 talep yaptı.
Geçtiğimiz hafta sonunda Google, yeni bir web sitesi açarak, “geçmişimi sil” diyenlerin, bu taleplerini iletmesini istedi. Hemen 15 bin talep geldi. Google, bu konuda karşılaşacağı “talep seli” nin farkında olduğundan, başvurma sürecini gayet ince ayarladı. Başvurmak kolay ama Google’ın, bunu işleme koymak için istediği belgeler ve bilgiler çok. Eh, onlar da haklı.
Almanya, bu tür “kaldır, yok et” taleplerini incelemek üzere yeni bir yasal düzenleme yapacak, bir uzmanlık mahkemesi kuracak. Başka ülkelerde neyin nasıl yapılacağı henüz belli değil.
Geçmişi silme konusu, işin teknik zorluklarının ötesinde, derin ahlaki sorunlar içeren bir otoyol. Bu yolda az biraz gidince, önce “sansür”e varıyoruz. Biraz daha devam edersek, “geçmişi inkar ve toptan unutma”ya varıyoruz.
AAD kararını yorumlayan Harvard Üniversitesi hocası Jonathan Zittrain, New York Times’daki makalesinde şöyle yazdı: “Bu durumda, internette ne aradığınız değil, klavyenizin hangi ülkede olduğu önem kazanır. Arama motorları kendilerini sansür ve lafı çevirme oyunları içinde bulur ve bu da internetin bütünlüğünün bozulmasına yol açar.”
Çünkü, AAD kararı ABD’de değil, Avrupa’da geçerli...
Kuzey Carolina Üniversitesi hocası Zeynep Tüfekçi ise konuya, “soykırımları unutmak/ unutturmak isteyenler” açısından bakan derinlikli bir yorum getirdi: https://medium.com/ message/4abce84af032.
Tam da AAD kararının açıklandığı sıralarda, Avrupa’da “geçmişi unutamayız, silemeyiz, ama düzgün ve doğru hatırlayalım” diyen yepyeni bir kurum ortaya çıktı: Barselona Üniversitesi bünyesinde kurulan Avrupa Hafıza Gözlemevi, bir uluslararası sempozyum düzenleyerek kendini tanıttı. Gözlemevi’ne ABD, Fransa, İtalya, Almanya, Kanada v.b. ülkelerden akademik kurumlar, araştırma müzeleri ve enstitüler üye.
Avrupa’da bir Hafıza Gözlemevi kurulması, bir ilk. Bunu, yenilikçiliğin tarihçilikte “bile” mümkün ve gerekli olduğunu düşünen, hayata geçiren sosyal bilimcilere borçluyuz. Kuruluş üstelik, Avrupa tarihinin önemli iki yıldönümüne rastladı: Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yılı (28 Temmuz 1914.) Ve, İkinci Savaşı bitirmeyi amaçlayan Normandiya Çıkartması’nın 70. yılı (6 Haziran 1944.) Seneye, bu savaşın bitişinin 70. yılı anılacak.
Her iki savaşa katılan ulusların ortak hafızaları, konuya “yenilikçi tarih” bakış açısıyla yaklaşan “hafiza politikaları” vasıtasıyla yeniden değerlendirilebilir. Türkiye, Birinci Savaşı’na girmişti. İkincisi’ne girmedi ama berbatlığını derinden yaşadı: “Hafıza politikaları”nın, tarihe nasıl yenilikçi bir anlam kazandırdığı, gelecek haftanın konusu olacak.