Futbolda nasyonalizm ve globalizm

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ [email protected]

Türkiye Futbol Federasyonu, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ile Süper Lig’de yabancı sınırlamasının yeni sezonda 5+3 şeklinde belirlendiğini duyurdu. Uzun süredir gündemi meşgul eden tartışmalarda; kimi kulüpler yabancı sayısının serbest bırakılmasını isterlerken, bazıları 6+2’ye dönüşü kimileri de direkt sekiz yabancının sahada olabilmesini destekliyorlardı. Bu noktada sınırlamanın genişletilmesine tek direnç gösteren kulüp de Beşiktaş oldu. Hatta T.F.F. Başkanı Yıldırım Demirören’in ifadesine göre; Beşiktaş tek başına da olsa bu 5+3 kararını Tahkim Kurulu’na götürecek olursa, 5+0+3’e dönüş kaçınılmaz görünüyor. Yapılan açıklamadan önemli çıkarımlar yapabilmek mümkün. Örneğin Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in yabancı sayısının serbest bırakılması yönünde görüş bildirdiğinin açıklanması, bugüne kadar sınırlamayı “milli takım başarısı temelinde” değerlendiren/ele alan görüşe taban tabana zıt bir argüman. Bir diğer konu da federasyonun kuralı esnetmesine sebep olan temel problemin, kulüplerimizin tribünde oturttuğu yabancı oyunculara ödediği ücretler olması. Oysa ilk açıklandığında üç yıla yayılması öngörülen ve kademeli geçişi sağlayacağı düşünülen plan, kulüplerin sözleşmesi devam eden futbolculara sözleşme fesih bedeli ödememesi için kadroda tutabilmelerine olanak sağlıyordu. Demek ki, kulüplerimizin geneli “nasıl olsa değişecek” mantığı ile hareket etmeyi seçmişler.

Tüm dünyada büyük kitleleri peşinden sürükleyen futbol, nasyonalizm (ulusçuluk) ile globalizm (küreselcilik) taraftarları arasındaki fikrî çekişmeye de bir bakıma ev sahipliği yapıyor. Belfast Üniversitesi'nden Profesör Roger Penn, buradan yola çıkarak bir istatistikî çalışma yapmış ve bunu da bir rapor halinde yayınlamış. Profesör Penn’in çalışması, İngiltere ve İtalya’da 1930’dan 2010’a kadar yabancı oyuncular, menajerler ve kulüp sahiplerinin orijinlerini dikkate alıyor. Bu yolla dönemsel olarak, futboldaki aktörlerin globalleşme süreci de rahatlıkla görülebiliyor. Örneğin İtalya’da 1930’larda çoğunluğu komşu ülkelerden (Macaristan, Avusturya ve Yugoslavya) gelen %50 civarında teknik adam ve yardımcı antrenör çalışırken, 2010 yılına gelindiğinde oran %10’a kadar düşmüş. Üstelik bu düşüş dalgalı değil yani süreklilik arz ediyor. Anlayacağınız İtalya’da antrenörler açısından 1930’lardan bugüne süregelen bir nasyonalizm akımı var. Son dönemde kulüplerimizin yerli çalıştırıcılara gösterdiği teveccüh dikkate alındığında ligimizin de belirli oranda ulusçu çizgi izlediği söylenebilir. İtalya’nın yabancı oyuncu serüveni ise hayli değişken bir grafiğe sahip. Her şeyden önce 1957’de imzalanan Roma Antlaşmasıyla “emeğin serbest dolaşımı” garanti altına alınmasına rağmen İtalyan Futbol Federasyonu bir şekilde futbolcuları taca çıkararak, 1964 ile 1980 arasında yabancı oyunculara yasak getirdi. O tarihte bu yasağın temel sebebi ise İtalyan Milli Takımı’nı yeniden canlandırmak olarak ortaya konmuştu. 1934 ve 38’de Dünya Kupası’nı kaldıran İtalyanlar, 1950’den 1966’ya tam beş kupada (16 yıl) birinci turdan ötesini görememişlerdi. Peki, sonrasında ne oldu? 70’te dünya ikincisi, 78’de dünya dördüncüsü, 82’de ise dünya şampiyonu oldular. Aynı süreçte 1968 Avrupa Futbol Şampiyonluğu ve 1980 Avrupa dördüncülüğü yaşandı. İtalya’da bugün hala 70-82 arasındaki başarıları yabancı oyuncu yasağına bağlayan bolca futbolsever mevcut. Yasağın kalkmasından sonra ise 1980-1990 arası oldukça hızlı bir yabancılaşma başladı. Yabancı futbolcuların oranı 0’dan %15’lere yükseldi. 2010 yılına gelindiğinde ise Serie A takım kadrolarının yaklaşık %30’u İtalyan olmayan oyunculardan oluşuyordu. Bu oran düşük gibi gelse de özellikle Güney Amerika orijinli olup İtalyan pasaportu da taşıyan futbolcuların bu istatistiğin dışında tutulduğunu söylemeliyiz.

İngiliz futboluna yönelik bir incelemede hem teknik adamlar, hem de futbolcular açısından senkronize bir ivmelenme gözüküyor. 1930’lardan 90’ların başlarına kadar İngiliz futbolu son derece nasyonalist bir çizgi izledi. Heysel faciasından sonra Avrupa’dan men edilen İngilizler, futbollarına çeki düzen vermek maksadıyla çözüm yolları üretmeye çalıştılar. 92’de Premier Lig’in start almasıyla birlikte, belirli kriterler dahilinde takımların yabancı oyuncuları kadrolarında bulundurmalarına olanak sağlandı. 90’ların sonundan itibaren dünyanın her yerinden yatırımcıların Premier Lig’e olan ilgisinin artmasıyla birlikte o kadar hızlı bir yabancılaşma yaşandı ki, 2013-2014 sezonu başlarken Premier Lig’de 97 farklı ülkeden futbolcu bulunuyordu ve total olarak ligdeki yabancı futbolcu oranı %55’i aşmıştı. Peki, tüm bu baş döndürücü sürecin milli takıma etkisi nasıl oldu? 1966’da tek Dünya Şampiyonluğu'nu kazanan İngilizler, 68’de aynı jenerasyonla Avrupa üçüncüsü oldular. Daha sonra evlerinde düzenlenen Euro 96’ya gelene kadar ise tam 28 yıl Avrupa şampiyonalarında yokları oynadılar. 96’dan günümüze ise en büyük başarıları çeyrek final. Dünya Kupası açısından da durum çok farklı değil. Şampiyonluk yaşanan 1966 yılından sonra ilk başarı İtalya 90 Dünya Kupası'ndaki dördüncülük. 86, 2002 ve 2006’da oynanan çeyrek finaller ise açıkçası kimseyi tatmin etmemişti. 

Bana kalırsa, ulusal takımların başarısını ligdeki yabancı futbolcu oranıyla ilişkilendirmek bir nebze kabul edilebilir olsa da ülkenin yabancı liglere ihraç ettiği futbolcu sayısı da bir değişken olarak bu denklemdeki yerini almalı. 5 kez Dünya Şampiyonu, 2 kez Dünya ikincisi ve 2 kez de Dünya üçüncüsü olarak, 19 kez düzenlenen turnuvada toplamda 9 kez kürsüye çıkan Brezilya’nın 2013 itibariyle 31 Avrupa liginde 515 aktif futbolcusu bulunuyordu. 

Sadece dışarıdan oyuncu alarak değil oyuncu ihraç ederek globalleşmek işin püf noktası gibi görünüyor. Bir an için Fatih Terim’in elinde tamamı yurt dışında oynayan 515 kişilik bir futbolcu havuzu olduğunu düşünsenize... 
Neler olurdu acaba?

Dünya liglerinden haberler

- UEFA Şampiyonlar Ligi finalinde Atletico Madrid ile karşılaşacak Real Madrid’in teknik direktörü Carlo Ancelotti, “Bu maçın sırrı ve favorisi yok” dedi. Üç kez futbolcu olarak Şampiyonlar Ligi’nde final oynadıktan sonra 4. kez teknik direktör olarak bu kupada finale çıkacak olan İtalyan teknik adam, “Bu tür maçlarda en önemli olan korkmamaktır. Korkmak, bu tür maçlara göre değil. Maç içinde üzerimizde hiçbir zaman korku hissetmemek için çalışmalıyız” açıklamasında bulundu.

- Chelsea Teknik Direktörü Jose Mourinho takımın çok fazla takviyeye ihtiyacı olmadığını ve transfer için Dünya Kupası’nı bekleyeceklerini ifade etti. Sezonu kupasız kapatan Londra kulübünde Portekizli teknik adam, Sky Sports News’a verdiği demeçte, “Transfer dönemi 31 Ağustos’ta açılacak ve çok fazla bir şey değişmeyecek. Sonuçta teknik direktör ve takımın iskeleti aynı kalacak. Transferi hayal kırıklığını unutturmak üzere değil ihtiyacımız olan birkaç noktaya yapacağız.” dedi.

- Bordeaux Başkanı Jean-Louis Triaud, Real Madrid’de asistan koçluk görevi yapan Zinedine Zidane’ı takımın başına getirmeyi hedeflediklerini doğruladı. AS gazetesine açıklamalarda bulunan başkan, “Yeni bir teknik direktör arayışı içindeyiz. Zidane’ın listemizde yer almadığını söylemek yalan olur. Prensip olarak bir anlaşmaya varmamış olsak bu konuyu medya önünde konuşmazdık.” dedi. Zidane, 1996 yılında Bordeaux’tan Juventus’a transfer olmuş ve buradan da Real Madrid’e gitmiş ve İspanyol devinde kariyerini noktalamıştı.

- Borussia Dortmund’un Polonyalı golcüsü Robert Lewandowski, gelecek sezon başlayacak Bayern Münih macerasının kariyerinde önemli bir adım olacağına inanıyor. Kupa koleksiyonunu Bayern çatısı altında büyüteceğini belirten Lewandowski, Bild’e verdiği demeçte, “Hedefim daha büyük kupalar ve başarılar kazanmak. Bayern’de imkânlarım ve şansım daha yüksek olacak.” dedi.

- Schalke’nin genç yıldızı Julian Draxler’in menajeri Roger Wittmann, oyuncusunun transferi düşünmediğini söyledi. Bilindiği üzere başarılı orta saha oyuncusunun adı son dönemlerde Arsenal ve Bayern Münih ile sıkça anılıyordu. Oyuncusunun ligin ikinci yarısında bir düşüş yaşadığını da anlatan Wittmann, sözlerine şöyle devam etti: “İşler onun adında pek de iyi gitmedi. Her oyuncu bu tip dönemlerden geçmiştir. Julian da bu süreci atlatacaktır. Onu bekleyen geleceği bekleyip hep birlikte göreceğiz.”

Türkiye liglerinden haberler

- Sezonun sona ermesiyle birlikte transfer çalışmalarına hız veren Galatasaray, Gaziantepspor ile sözleşmesini alacaklarına karşılık fesheden Turgut Doğan Şahin’in transferi için harekete geçti. Devre arasında Galatasaray’a transferi gerçekleşmeyen Turgut Doğan Şahin’in sarı-kırmızılı takımla anlaşma sağladığı ve Gaziantepspor yönetimine de durumu bildirdiği belirtildi.

- Gaziantepspor, FSV Frankfurt takımında forma giyen Emre Nefiz ile 4 yıllık anlaşma sağladı. Kulüpten yapılan açıklamada: “Kulübümüz, Almanya’nın FSV Frankfurt takımında forma giyen genç orta saha oyuncusu Emre Nefiz’i renklerine bağladı. Bonservisi karşılığında FSV Frankfurt takımından transfer edilen ve 4 yıllık anlaşmaya varılan yeni oyuncumuz Emre Nefiz’e hoş geldin diyor, Kırmızı-Siyahlı formamız altında başarılar diliyoruz.” denildi.

- Kariyerine İngiltere sayfası eklemek istediğini açıklayan Mehmet Topal’a, Premier Lig takımlarından ilgi var. Başta Manchester United olmak üzere bazı İngiliz takımları Mehmet Topal’ı transfer listesine ekledi ancak Aziz Yıldırım, Mehmet Topal için menajerler aracılığıyla gelen haberleri dinlemeden geri çevirdi. Başkan Yıldırım, “Herkes için gelsinler ama Mehmet için hiç zahmet etmesinler” diyerek, deneyimli oyuncuyu bırakmayacağını kesin bir dille ifade etti.

- Trabzonspor teknik sorumlusu Hami Mandıralı, gelecek sezon göreve devam edecekmiş gibi çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti, “Camiadan bana gösterilen desteğe çok teşekkür ediyorum” dedi. Trabzonspor Yönetim Kurulu, önümüzdeki günlerde toplanarak teknik direktör sorununu çözüme kavuşturacak. Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu’nun da katılacağı toplantıda yeni sezon öncesi takımın hedefleri de masaya yatırılacak, transfere ayrılacak bütçe de kesinlik kazanacak.

- Ligi beşinci sırada bitiren Sivasspor’da önümüzdeki sezon için transfer çalışmaları başladı. İleri uca takviye yapmak isteyen kırmızı-beyazlı takımda gündemdeki öncelikli ismin Antalyaspor’un golcüsü Lamine Diarra olduğu öğrenildi. Sivasspor yönetimi bu oyuncunun transferini bitiremezse, CS Sfaxien takımında forma giyen Tunuslu genç yetenek Fakhreddine Ben Youssef için nabız yoklayacak.
 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016