Aile şirketlerinin kurumsallaşmasında niyet faktörü
Türkiye’de bulunan sermaye şirketlerinin (Limited ve anonim şirketler) büyük çoğunluğu şahıs şirketi görünümünde dir. Bunun yanında mevcut şirketlerin hemen hemen çoğunluğu da aile şirketidir.
Yurdumuzda ticari hayatın işlemeye başlamasından bu yana şirketin büyük ortağının, şirketini şahıs işletmesi gibi işletme arzusu bu işletmenin kurumsallaşmasının önünde bir engel olarak durmaktadır. Bu da Aile Şirketlerinin neden uzun ömürlü olmadıklarının ve kurumsallaşamadıklarının bir göstergesidir.
Ancak çok iyi bilindiği üzere ticari hayatımızda hakiki kişi ve tüzel kişi bulunmaktadır. Hakiki kişi ve tüzel kişinin ayrı ayrı kişilikleri bulunmaktadır. Tüzel kişilerin şirket sahibinden veya büyük ortağından ayrı bir kişiliği bulunmaktadır. Bu tüzel kişiliğin ayrı bir ticaret sicil numarası ve vergi numarası vardır.
Diğer anlatımla, şirket ayrı bir kişiliğe, bu şirketin % 100 paylarına sahip kişinin ise ayrı bir kişiliği bulunmaktadır. Ve Vergi Kanunları ile Türk Ticaret Kanunu, patronundan, şirketinin kişiliğine saygı duymasını istemektedir. Patron elbet bir gün vefat edecektir. Ancak şirket ise patronun vefatı ile beraber yok olmamalıdır. Eğer şirketinizin siz öldükten sonra yaşamamasını istiyorsanız onun kurumsallaşmamasına gayret göstermelisiniz. Kurumsallaşmış bir şirket ise sizin eseriniz olarak sizden sonra yaşayacaktır.
Kurumsallaşma için her şeyden önce insan unsuruna önem vermek gelmektedir. Profesyonel kişilerle çalışmak, onların deneyimlerinden yararlanmak yeni ufuklar açacaktır. Teknolojinin bu kadar ilerlediği çağımızda, yeni projeler ile şirketi tanıştırmak, modern pazarlama teknikleri ile piyasalarda yer almak ancak ve ancak profesyonel insanlarla çalışmaktan geçmektedir.
Aile şirketlerinin kurumsallaşması ile ilgili birçok yazı ve kitap bulunmaktadır. Buralarda belirtilen reçetelerin çoğunluğunda yurt dışındaki bu tip şirketlerle karşılaştırma yapılmakta ve onlardan örnekler verilmektedir. Ancak her ulusun kültür yapısı farklı farklıdır. Ve bunun sonucu olarak insan davranışlarında da farklılıklar bulunmaktadır. Özellikle yurdumuz insanının merkeziyetçi ve ataerkil yapısı aile şirketlerinin kurumsallaşamamasında büyük rol oynamaktadır.
- İnsanlarımızdaki kültür yapısı. İşi paylaşamama duygusu. Ben faktörü. Türkiye’deki feodal yapı, Profesyonel kişilere tahakküm etmeme dürtüsü. vb. gibi insanlarımızın genel yapısından kaynaklanan sebepler.
- Zaten kısıtlı olan işletme sermayesinin paylaşılamaması.
- Uzağı, geleceği görmedeki eksikliklerimiz.
- Uzman kişi eksikliklerimiz.
- Küçük sermayeler ile kurulan KOBİ niteliğindeki işletmelerin çoğunlukta bulunması.
- Taşrada, büyümenin daha yavaş ve kısıtlı şartlar ile gerçekleşiyor olması
-Türkiye’de kayıt dışı ekonominin fazla olması dolayısıyla, insanların sırlarını paylaşmayı istememeleri,
gibi sebeplerden dolayı müesseseleşme oluşmamaktadır.
Aile işletmelerindeki yönetim fonksiyonlarının oldukça karmaşık olması, aile ilişkileri ile iş ilişkilerinin birbirine karıştırılmasından kaynaklanmaktadır.
Her şeyden önce gerek kurucu, yani birinci nesilin, gerekse çocukların, sahip oldukları kuruluşu ileri senelere taşımaya ve kurumsallaşmaya niyetlerinin olup olmadığıdır.
Bu niyet yok ise, işletmelerin geleceğe taşınmasından ve kurumsallaşmalarından ümit yok demektir.
Niyet özeleştiri’den geçmektedir.
İşletmesinde kurumsallaşmanın olmadığını kabul eden insan özeleştiri yapmış ve firmasını geleceğe taşımaya niyetlenmiş kişi demektir.