Elektrik faturamız ne zaman düşer?
Türkiye’de elektrik ticareti 2009 yılından bu yana epey gelişti.
Ama gidilecek yolun tamamına bakıldığında, alınan mesafeye bir arpa boyu yol demek yanlış olmaz. Çünkü yasa koyucu ile düzenleyici kurulun Türkiye için kurguladığı modele göre, elektrikte daha düşük fiyatlar teklif edebilecek oyuncuların etkin olması gerekiyor.
Oysa bugün durum pek de öyle değil. Biz bugüne kadar, sadece elektrik tedarikçilerinin değil, alıcıların da tümüyle serbestleştirilmesi gerektiğini söylüyorduk.
Belli miktarın üzerinde tüketim yapan aboneler elektriği istediği yerden alabilirken, adet bazında çoğunluğu oluşturan tüketiciler aynı haktan yararlanamıyordu.
Bugün her abonenin serbest tüketici statüsünde olmasını yine savunuyoruz. Ancak bugün tüm aboneleri serbest bıraksanız da, elektrik alanında gerçek anlamda bir serbestlikten söz edebilmek neredeyse imkansız.
Çünkü bir kere “eksik piyasa” söz konusu.
Neden? Şundan...
Bir ürünün satış fiyatlarını serbest bırakınca serbest olmuyorsunuz. Gerçek bir serbestlikten söz edebilmek için satışa konu metanın - ki burada elektrikten söz ediyoruz - üretiminde kullanılan, ana maliyet ve fiyat belirleyicilerin (Türkiye için bu noktada doğalgaz ve kömür öne çıkıyor) fiyatlarının da serbest bırakılması gerekiyor.
Şu anda öyle mi? Değil...
Elektrik üretiminde kullanılan doğalgazın fiyatı sübvansiyonlu.
Kömür fiyatları uluslararası piyasalarda son yıllarda epey düştü.
Bunun üstüne bir de bol yağışlı dönemler yaşandı. Sonuç şu: Piyasada elektrik fiyatları düşüyor.
Bu düşüşün tüketicilere yansıdığını söyleyebilir miyiz?
Pek çok tüketici için hiç söz konusu bile değil. Çünkü şu anda “eksik piyasada” oluşmuş, gerçek üretim maliyetlerini yansıtmayan fiyatlarla karşı karşıyayız.
Bu durum, uzun vade açısından bakılırsa Türkiye ekonomisi için ciddi bir tehlikeyi içeriyor.
Bir kere, elektrik fiyatları düşük diye yeni santral kurmanın cazip olmaktan çıkması söz konusu.
Uzun vadede elektrik talebinde yaşanabilecek artışlar, bugün doğalgazın sübvansiyonlu fiyatlarla kullandırılması sayesinde aşağıda tutulabilen elektrik fiyatlarını daha fazla dizginleme imkanı bırakmayacaktır. Bu durumda, birikmiş fiyat artışlarının bir anda bütün piyasaları allak bullak etmesi tehlikesi söz konusu olabilir.
Peki ne yapmalı? Vatandaşın elektrik faturaları gerçek anlamda ne zaman düşer? Aslında bir serbest piyasadan söz edeceksek, faturanın düşmesi ya da yükselmesiyle ilgilenmememiz gerekir.
Çünkü teorik olarak su akacağı yolu bulur, yani elektrik fiyatları arz ve talep arasındaki denge sayesinde oluşur.
Ancak Türkiye’nin toplam enerji faturası ne kadar düşerse, tüm ülkedeki üretim maliyetleri de o kadar aşağıya iner. İşte bu kollektif faydaya ulaşabilmek için yapılması gerekenler var.
Uzun uzadıya anlatmak yerine özetlemeye çalışalım:
1 - Türkiye yerli ve yenilenebilir kaynaklarla daha düşük maliyetle elektrik üretimini artırmalı.
2 - Yenilenebilir kaynakları cazip kılmak için, mevcut elektrik fiyatlarını yapay olarak düşük tutmaktan vazgeçilmeli. Ki bu sayede güneş, rüzgar ve biyokütle yatırımları artabilsin.
3 - Elektrik ticareti işine giriş ve çıkışlar alabildiğine serbest bırakılmalı.
4 - Elektrik tüketicilerine de piyasa oyuncusu gibi davranabileceği enstrümanlar sunulmalı. Örneğin, belli dönemlerde tüketimden vazgeçme karşılığında ciddi avantajlar elde edilebilmeli.
5 - Elektrik üretim tesisleri kurmak amacıyla sermaye yatırım ortaklıkları oluşturulup, ortaklıkların paylarının Borsa İstanbul’da işlem görmesi sağlanmalı.
6 - Tüm bu yapılacakların gerçek bir sahibi olmalı ki, takibi yapılabilsin. Bu durumda Enerji Piyasaları İşletme AŞ’ye önemli görevler düşüyor. Dolayısıyla EPİAŞ’ın çatısı altında bulunduğu Borsa İstanbul’a da konuyla ilgili ciddi görevler düşüyor. Öyle ya, madem Elektrik Piyasası, Borsa İstanbul’un en önemli pazarlarından biri olacak, hatta işlem hacmi açısından ciddi katkı sunacak, bu kurum da işin hakkını vermeli...