Şimşek: Merkez Bankası hedefleri tutturacak
Başbakan Yardımcısı Şimşek, enflasyon verisini yorumlayarak, "Bu sene öyle görünüyor ki Merkez Bankamız hedeflerini tutturacak" dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bugün açıklanan enflasyon rakamını değerlendirdi. "Bu sene öyle görünüyor ki Merkez Bankamız hedeflerini tutturabilecek" diyen Şimşek, "Bu son liradaki değer kaybının etkisini bile dikkate alırsak, umut ediyoruz ki yüzde 7,5 civarında uzun bir süre sonra ilk defa hedefler tutturulmuş olacak" dedi.
Enflasyon beklentilerin altında
Şimşek, A Haber'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Enflasyon rakamlarını nasıl değerlendirdiğinin, yıl sonu enflasyon tahminin tutup tutmayacağının sorulması üzerine Şimşek, bu sene Merkez Bankasının hedeflerini tutturabileceğinin öngörüldüğünü söyledi.
Enflasyonda yıl sonu hedefinin yüzde 7,5 olduğunu hatırlatan Şimşek, "Şu anda yüzde 7,2 civarındayız. Dolayısıyla bu son liradaki değer kaybının etkisini bile dikkate alırsak, umut ediyoruz ki yüzde 7,5 civarında uzun bir süre sonra ilk defa hedefler tutturulmuş olacak." dedi.
Bunun önemli olduğuna, hedefleri tutturarak kredibilite inşasının mümkün olduğuna işaret eden Şimşek, son aylardaki trendin destekleyici ve olumlu olduğunu söyledi.
'Faiz indirimi tek başına yeterli değil'
Bankaların faiz indiriminin büyümeyi ne kadar etkileyeceğinin sorulması üzerine Şimşek, kalıcı düşük faizin, makul fiyatlarda finansmana erişimi, yatırımları, büyümeyi destekleyeceğini, ancak yatırımları belirleyici tek değişkenin faiz olmadığını vurguladı. Şimşek, şunları kaydetti:
"2003-2007 döneminde Türkiye'de reel faizler yıllık yüzde 14-15 civarındayken yatırımlar reel olarak bir kattan fazla artmış, ama 2008-2016 döneminde reel faizlerin yüzde 1,5-2 civarında olduğu yani 10 kat daha düşük olduğu bir dönemde maalesef yatırımlardaki artış yüzde 30 civarında. Dolayısıyla bütün dünyada yatırımlarda bir zayıflama var çünkü talep zayıf, belirsizlik çok. Yani talebe ilişkin belirsizlikler, yatırım yaparsanız elde edeceğiniz getiriye ilişkin kaygılar, yatırımların önündeki en büyük engeldir. Türkiye olarak biz yatırım teşviklerini devreye soktuk. Yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik önemli adımlar attık, finansmana erişim noktasında da aslında çok önemli bir reformu ekim ayında yaptık. "
Dünyada birçok ülkede faizlerin şu anda sıfır ya da eksi olduğuna işaret eden Şimşek, "Fakat o ülkelerde yatırımlarda tık yok. Dolayısıyla tek başına yeterli değildir. Geleceğe ilişkin güven, olumlu beklentiler, kar marjları, talebe ilişkin beklentiler daha belirleyicidir." görüşüne yer verdi.
'Dolarda günübirlik yorumlama faydalı değil'
Şimşek, dolardaki artışa ilişkin bir soru üzerine de günübirlik piyasa hareketleri üzerine yorum yapmanın anlamlı olmayacağını söyledi. Geçen sene gelişmekte olan ülkelerde 650 milyar dolarlık fon çıkışı olduğunu anlatan Şimşek, Türkiye'den de fon çıkışı olduğunu belirtti. Bu sene gelişmekte olan ülkelerden yaklaşık 250 milyar dolarlık fon çıkışının öngörüldüğüne dikkati çeken Şimşek, şöyle devam etti:
"Yani gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahı zayıf, fon akışı nispeten zayıf. İkinci konu Türkiye'nin ciddi bir cari açığı var. Cari açığı azalttık, ama hala arzuladığımız, sürdürülebilir bir seviyede değil. Onun için zaten yapısal reformlardan bahsediyoruz. Bir de buna ek olarak çevrede olup bitenler, jeopolitik gerginlikler... Bu çerçevede bakarsanız, kısa vadede piyasa, yani bir esnek kur rejiminiz var, piyasa şartları kuru belirliyor, fakat orta ve uzun vadeli perspektif takınırsanız, reel olarak büyüyen Türkiye, liranın reel olarak güçlü olacağı bir Türkiye'dir. Yeter ki biz ticaret ortaklarımızdan daha hızlı büyüyelim, daha doğru şeyler yapalım. Onun için geleceğe ilişkin inancımız tamdır. Kısa vadede tabi ki bu belirsizlikler, bu gelişmeler ister istemez etkili oluyor. Merkez Bankamız bu konuda elinden geleni yapıyor, gereken tedbirleri alıyor, ama bunların da sınırı var. Orta ve uzun vadeli bir perspektifle bakmak lazım. Ben günübirlik hareketleri yorumlamanın çok faydalı olduğu kanısında değilim."
'Türkiye'nin uzun vadeli geleceğine güven devam ediyor'
ABD'nin FETÖ'nün darbe girişimine bakışının sorulması üzerine Şimşek, başlangıçta darbe girişiminin dışarıdaki algısının farklı olduğunu, ancak bugün gelinen noktada Avrupa'nın da Amerika'nın da diyalog kurulduktan sonra çok daha iyi bir şekilde Türkiye'nin tezlerine kulak açtıklarını, o tezleri satın almaya başladıklarını söyledi. Bu ülkelerin Türkiye'yi daha destekleyici bir noktaya geldiklerini dile getiren Şimşek, başlangıçta söz konusu ülkelerin iyi bir sınav vermediğini belirtti.
Şimşek, Avrupa ve Amerika'dan Türkiye'ye yapılan ziyaretlerin gerçekleri daha iyi anlamalarına yol açtığına dikkati çekerek, FETÖ'nün kriminal bir network olduğunun çok daha iyi anlaşıldığının altını çizdi.
Türkiye'nin uzun vadeli geleceğine olan güven ve inancın devam ettiğini vurgulayan Şimşek, fakat gerek olağanüstü halin olması, gerekse Türkiye'ye ilişkin algının son yıllarda sistematik bir şekilde bozulmuş olmasının bu durumu etkilediğini bildirdi. Şimşek, "İyi bir reform momentumu ile bu süreç daha güçlü bir demokrasi ve daha güçlü bir hukuk devleti çerçevesinde yürütülebilirse inanıyorum ki Türkiye tekrar güçlü bir şekilde yatırımcı ilgisine sahip olacaktır." dedi.
Şimşek, Amerika'daki görüşmelerinden, FETÖ'nün nasıl bir tehdit olduğunu giderek daha iyi anladıklarına dair bir izlenim edindiğini belirterek, "(Fethullah Gülen'in) İade süreci ayrı bir süreç. O konu Adalet Bakanlığı tarafından götürülüyor. Zaten Türkiye o konuda gerekeni yapıyor." diye konuştu.
'Başkanlık sistemi en büyük reform'
Şimşek, başkanlık sisteminin ekonomiye etkisinin sorulması üzerine de yönetimde istikrarı, temsilde adaleti sağlamak açısından sistemin en büyük reform olduğunu söyledi. Başkanlık sistemi tartışmalarının kişiler üzerinden yürüdüğü ve başka taraflara çekildiği için bu hususların ön plana çıkmadığını belirten Şimşek, "Eğer Türkiye iyi bir kurguyla başkanlık sistemini oturtursa bu idarede istikrar demektir. Sonunda bir şahıs başkan olacak, ekibini kuracak ve 5 yıl bu ülkede programını uygulayacak. Bu istikrarı ve var olan hükümet programının güçlü bir şekilde uygulanmasını garanti altına alır." ifadelerini kullandı.
Haziran seçimlerinin ardından hükümetin kurulamadığına dikkati çeken Şimşek, o dönemde terör örgütlerinin palazlandığını, neredeyse şehirleri işgal etme noktasına geldiklerini kaydetti. Şimşek, "Ekonomi bu kadar reform yapılmasaydı bu şokları kaldıramazdı." dedi.
Şimşek, seçim ve referandumların ister istemez bir miktar öngörülebilirliği azalttığını belirterek, en öncelikli konulardan birinin başkanlık sistemini getirmek olduğunu ifade etti.
ÖTV düzenlemesi
Motorlu taşıtlarda uygulanması planlanan ÖTV düzenlemesi hakkındaki soru üzerinde Şimşek, söz konusu tasarının TBMM'de olduğunu kaydetti.
Mehmet Şimşek, Türkiye'nin vergilendirme sisteminin motor hacmine göre olduğunu ancak bunun dünyada terk edildiğini söyledi.
Bu konuda aracın değerine de bakmak istediklerini anlatan Şimşek, "Biz motor hacmine göre ÖTV koyduğumuz için bazı markalar, çok pahalı otomobilleri daha düşük vergiden yararlanabilmek için daha düşük motorla Türkiye'ye özgü modellerle yaptılar. Biz değeri de dikkate alalım dedik. Dolaylı vergilerde değeri de bir miktar dikkate alan bir modele gidiş için yasal altyapı oluşturuyoruz." ifadelerini kullandı.
Şimşek, bu noktada kritik eşikler belirleneceğini belirterek, "Şu değeri aşan otomobil, motor hacmi 1.1 dahi olsa vergide şu orana tabi olacak diyeceğiz." dedi.
Bedelli askerlikle ilgili bir soru üzerine Şimşek, şu anda bu konunun gündemde bulunmadığını, konunun muhatabının da ilgili bakan olduğunu ifade etti.
Şimşek, vergi ve harçların ekim ayı enflasyonu ile ortaya çıkan yüzde 3,8'lik yeniden değerleme oranında artıp artmayacağının sorulması üzerine de "Bizim uzun süreli oturmuş bir modelimiz var ama Bakanlar Kurulunun yetkisi de var." dedi.
Bakanlar Kurulunun bu yetkiyi kullanıp kullanmayacağına ilişkin soru üzerine ise Şimşek, bu konuda yorum yapmanın doğru olmayacağını bildirdi.
Çin'le ticaret toplantısı
Başbakan Yardımcısı Şimşek, Çin ile ilişkilerde bir potansiyel artışının söz konusu olup olmadığı sorusu üzerine de Çin'in satın alma gücü paritesi bakımından dünyanın en büyük ekonomisi olduğunu söyledi.
Türkiye'nin uzun süre Asya'yı ihmal ettiğine dikkati çeken Şimşek, "Asya, bizim firmalarımız tarafından hala görünmeyen bir bölge. Halbuki yükselişte olan bir bölge burası. Biz Hindistan ve Çin'de neredeyse yokuz. Son yıllarda bu alanda ilerleme kaydetmek için ciddi bir çaba var." diye konuştu.
Şimşek, Çin ile geçen sene yüksek düzeyde bir ekonomik diyalog sürecinin temellerinin atıldığını hatırlatarak, bu kapsamda ilk toplantının yarın yapılacağını, burada çok kapsamlı çerçevede iki ülke ilişkilerinin masaya yatırılacağını bildirdi.
Çin, Rusya ve diğer bölgelerle ticareti, yatırımları geliştirmek için yoğun bir çaba gösterdiklerini vurgulayan Şimşek, "Çin ve Rusya ile olan ilişkiler, Batı ile olan ilişkilere alternatif değil. Bugün ABD ile AB'nin ekonomik büyüklüğünün toplamı 38 trilyon dolar, Rusya'nın ekonomik büyüklüğü ise 1,2 trilyon dolar. Onun için ilişkiler tabii ki gelişecek ama Batı'dan da hiçbir şekilde kopma noktasına gelmememiz lazım. Zaten böyle bir şey de gündemde değil." değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, Türkiye'nin Çin ile ticaretinde tek yönlü bir trafik olduğuna işaret ederek, bunun sınırlanması gerektiğini, yarınki çabaların amacının da bu olduğunu dile getirdi.
BES'e otomatik katılım
Şimşek, yeni yılla birlikte uygulamaya konulacak Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) konusunda da bilgi vererek, şöyle devam etti:
"Kanun genel çerçeveyi çiziyor, uygulama esaslarını Bakanlar Kurulu çıkaracak, yakında çıkar. 45 yaşın üstündekileri sisteme otomatik dahil etmeyeceğiz, bu yaşın altındakileri dahil edeceğiz. Bu birinci husus. 100'den fazla çalışanı olan şirketlerle başlayacağız.
Biz bunu Türkiye'nin tasarrufları düşük olduğu için yapıyoruz. Bugün Türkiye'nin bütün sorunlarının temelinde tasarruf düşüklüğü var. Dünyada bize benzer ülkeler 100 lira gelir elde ediyorsa 31 lira tasarruf ediyorlar, Türkiye ise 14 lira tasarruf ediyor, 86 lirasını mideye indiriyor. Halbuki bu dönemde bizim daha çok yatırım yapmamız lazım.
Tüketim talebini artırmaya çalışmak orta ve uzun vadeli bir perspektif olamaz. Orta-uzun vadede kamu, özel sektör, hane halkı, şirketler daha çok tasarruf edecek."
Şimşek, sistemin genelde zorunlu olarak lanse edildiğinin ancak böyle olmadığının altını çizerek, "Bu otomatik katılım. Sistem başladığı zaman bildirimde bulunulacak. İki ay içerisinde istediğiniz zaman bu sistemden çıkabilirsiniz. Dolayısıyla zorunlu değil. Diyelim ki iki ay içerisinde karar vermediniz, kaldınız, sizden kesintiler yapıldı, devlet katkı verdi. Çıkmak isterseniz istediğiniz zaman çıkarsınız ama çıktığınız zaman devlet 'Ben sana katkıyı veremem. Katkı vermem için şartları tutturman lazım, varsa bir masraf o masraf düşülür' diyecek." ifadelerini kullandı.
'Para yatırıma kanalize edilecek'
Şimşek, sistemde toplanacak fonu yatırımlara kanalize etmeye çalışacaklarını anlatarak, "Para, sizin hesabınızda duracak, devlet dokunmayacak ama bu para ya bankalara mevduat olarak ya da bir şekilde eninde sonunda yatırıma konu olacak bir tasarruf olarak duracak. Siz ikinci bir emekliliğe hak kazanacaksınız az da olsa kenara bir miktar koyacaksınız." diye konuştu.
Şimşek, Türkiye'nin bu alışkanlıklarını kaybettiğini vurgulayarak, tasarrufların artırılması gerektiğine işaret etti.
Her şeyi devlet karşıladığı için tasarrufların düştüğünü kaydeden Şimşek, devletin daha rasyonel olması gerektiğini söyledi.