Dünyanın direksiyonunda kimse yok...

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

"G-Sıfır" kavramı tek başına hiçbir ülkenin veya ittifakın küresel liderliğin gerektirdiği sorumlulukları üstlenemediği ve küresel sorunlara gerçekçi çözümlerin üretilemediği bir dönemi betimliyor.

Bu kavram ilk kez ABD’li siyaset bilimci ve küresel politik risk analisti Ian Bremmer tarafından 2011 yılında kullanıldı. Bremmer; G7, G8 ve G20’nin işlemez hale geldiği, küresel ekonomiyi yönlendiren gelişmiş ülkelerin kendi evlerindeki meselelerde boğuldukları, nükleer silahlanma tehdidinin gitgide büyüdüğü, küresel ısınmanın artık geri dönüşü olmayan bir noktaya ilerlediği, finans kurumlarının adeta felç olduğu, siber saldırıların, siyasi ve sosyal şiddetin yaygınlaştığı, besin krizinin her an kapıda olduğu bir dönemi anlatmak istedi bu kavramla.

Yani bir bakıma günümüz dünyasını…

Her an her yerde bir olayın patladığı, insanların öldüğü, doğal kaynakların yok olduğu, dengesiz ve güvenilmez bir dünyayı... 

Bremmer'in kitabı, "G-Sıfır Küresel Liderler ve İttifaklar Çağının Sonu" adıyla Final Kültür Sanat Yayınları tarafından Türkçe'ye kazandırıldı. Bremmer kitabında öncelikli olarak, "G-Sıfır’dan sonra herkes için daha iyi bir dünya düzeni mümkün olabilir mi, yoksa bildik yollardan gitmeye devam mı edeceğiz?" sorusuna yanıt arıyor. 

G-Sıfır

Dünyanın, birbiri ile rekabet eden ülkelerin "kakafoni"sine maruz kaldığını söylüyor Bremmer ve aslında "otomobilin direksiyonunda kimse yok" diyor.
G-Sıfır kavramı; G7, G8 ve G20'nin yanı sıra, ABD ve Çin arasındaki olası bir ortaklığı tanımlayan G2'ye; ya da ABD, Avrupa ve Japonya'nın serbest pazar ticareti çıkarlarını savunan G3'e de karşı geliyor. G-Sıfır'ı mevcut uluslararası düzen olarak görenler; G7'nin işlevsiz, G20'nin çoksesli olduğunu düşünüyorlar. Çin'in sorumluluk üstlenebileceğine inanmıyorlar; ABD, Avrupa ve Japonya'yı ise çok fazla kendi sorunlarına odaklanmakla eleştiriyorlar. 

G-Sıfır kavramının ilk kullanıldığı tarihten bugüne fazla bir değişiklik olduğunu söyleyemeyiz. Avrupa Birliği son seçimlerde sağcı partilerin yükselişine anlam bulmaya çalışırken, Orta Doğu yine kan gölüne dönmüş durumda. Rusya, gazın gücüyle, Avrupa'ya kafa tutarken, Çin ve Hindistan eskisi hızda olmasa da, yola devam ediyor. Küresel ısınma, gıda krizi, şiddet, siber saldırılar ise hala çözümsüz...

Gazetecinin ölümü

"Tek başına hiçbir ülkenin veya ittifakın küresel liderliğin gerektirdiği sorumlulukları üstlenemediği ve küresel sorunlara gerçekçi çözümlerin üretilemediği bir dönem" yaşıyoruz demişken, kısa bir süre önce okuduğum İthaki Yayınları'ndan çıkan "Gazetecinin Ölümü" adlı Elçin Poyrazlar imzalı polisiyeden bahsetmeden geçemeyeceğim.

"Bilgi çok tehlikeli bir silahtır. Doğru kullanmazsanız sizi öldürür" diyen Elçin Poyrazlar, uzun yıllar yurtdışında yaşamış, başarılı bir gazeteci. Başarısındaki en önemli sır, kuşkusuz mesleğine olan tutkusu. 

Kitabın kahramanı gazeteci Selin Uygar'da da, aynı meslek tutkusunu görüyoruz. Hikaye, ucu Amerikan devleti içindeki iktidar savaşlarına dokunan bir siyasi komplo ve bu komployu ortaya çıkarmaya çalışan Türk gazetecinin ölümü üzerine kuruluyor. Ülke gazetesinin Washington muhabiri Selin Uygar, bu cinayeti, hayatı pahasına çözmeye çalışıyor ve bu süreçte ABD devleti içinde oynanan oyunlarla tanışıyor. Kahraman, “Washington gizli veya açık herkesin aynı fırından ekmek yediği bir köy. O fırının tek ürününün politika” olduğunu görünüyor.

Politika, ticaret ve medyanın iç içe girdiği; kimsenin liderliğin gerektirdiği sorumlulukları üstlenmediği, dengesiz ve güvenilmez bir dünyayı yansıtıyor Poyrazlar... 

Yani bir bakıma bizim dünyamızı…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar