Birinci temettü zorunlu mu?
Birinci temettünün dağıtımının zorunlu olup olmadığını daha önce 11 Ocak 2007 tarihli DÜNYA gazetesinde yazmıştım. Ancak o günden bu güne Ticaret Kanunu'nun (TTK) da değişmiş olması sebebiyle yeni kanun açısından bir değişikliğin olup olmadığına ilişkin çok sayıda soru ile karşılaşıyorum. Konu, kâr dağıtımına bağlı stopaj açısından önem taşımaktadır. Çünkü 1. temettünün dağıtılması zorunlu olduğu kabul edilirse, mali idare dağıtılsın dağıtılmasın, dağıtılmış gibi stopajı talep edebilecektir.
Eski TTK’nın 466/2. maddesinin 2. tertip Kanuni Yedek Akçeleri düzenleyen 3. bent hükmü bu yedek akçeyi, "safi kardan birinci fıkrada yazılı yedek akçeden başka pay sahipleri için %5 kâr payı ayrıldıktan sonra, pay sahipleri ile kâra iştirak eden diğer kimselere dağıtılması kararlaştırılmış olan kısmın onda biri" şeklinde düzenlemişti. Bu düzenleme uygulamada, 1. Tertip Kanuni Yedek Akçe ayırımından sonra, pay sahiplerine %5 kâr payı verilmesinin, genel kurulun dahi tasarruf edemeyeceği bir "Kanuni Zorunluluk" olup olmadığı noktasında duraksamalara yol açmıştı.
Yazımızda bu soruya olumlu yanıt verilmesinin mümkün olmadığını yazmıştık. Kısaca özetleyelim. Yazımızda, bu bent hükmünün, kâr payının "ayrılmasından" söz ettiğini, bu kavramın ise, "ödeme" kavramından farklı bir anlam içerdiğini, hükmün kaynağı olan Isviçre Borçlar Kanunu'nun 671/2. maddesinde, "ödendikten sonra" ibaresi kullanıldığını belirterek, şöyle devam etmiştik. “Fark, anılan hükmün uygulanması açısından önemlidir. Çünkü kanunumuza göre, pay sahiplerine her hangi bir ödeme yapılmadan, hesaben %5 kâr payı ayırarak, ikinci yedek akçenin miktarı saptanabilecek ve ayırım gerçekleştirilebilecektir. Isviçre'de ise, ikinci ayırımın yapılabilmesi, %5'in ödenmesine bağlıdır(1). Nitekim eski kanuna ilişkin doktrinde de ARSLANLI, konumuza ilişkin olarak, "ikinci tahsisin yapılabilmesi için hissedarlara %5 kâr payının usulü dairesinde ayrılmış olması gerekirse de, ayrılan temettünün o yıl içinde tediyesi şart değildir" demektedir(2). BIRSEL ise, "genel kurul açıkça birinci kar payının ertelenmesine karar vermedikçe, bu kısmın yıllık kârın ait olduğu bilanço devresini takip eden iş yılı içinde pay sahiplerine ödenmesi gerekir" demek suretiyle, birinci kâr payının fiilen ödenmeyebileceğini kabul etmektedir(3). Ancak burada, doktrinde, aksi görüşü savunan yazarların da var olduğunu belirtmeliyim(4). Yargıtay ise kararlarını “şirketin gelişimi, düzenli pay dağıtmaya yönelik olması, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olmaması, şirketin objektif ilkelerine aykırı olmaması gibi bazı koşullarla, genel kurulun bu kısım üzerinde de tasarrufta bulunabileceği” yönünde oluşturmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E.5897 K.321 sayı ve 22.1.1976 tarihli Kararında, esas sözleşmede yer alan %5 oranındaki ilk kâr payının da dağıtılmayabileceğine hükmetmiştir. Yargıtay’ın aynı dairesi, E.2782 K.3425 sayı ve 4.6.1986 tarihli bir başka kararında da, şirket maksadına faydalı ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı olmaması koşulu ile karın tamamının dağıtılmayarak kanuni kesintilerden sonra fevkalade ihtiyatlara ayrılabileceğine hükmetmiştir(5).
Yeni TTK’da ise 2. tertip kanuni (genel) yedek akçeyi düzenleyen 519/2. maddenin c bendi, “pay sahiplerine %5 oranında kâr payı ödendikten sonra kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın %10’u” şeklinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde ise “Madde 6762 sayılı Kanun'un 466. maddesinden alınmıştır. Ancak madde ifadesi uygulamada yorum güçlükleri doğurduğundan kelime ve söz düzeninde önemli değişiklikler yapılmış, ancak içeriğe temel olan düşünce ve hükümler değiştirilmemiştir.” denilmiştir.
Eski maddenin temel düşüncesi ve hükümlerinin yeni madde de aynen korunduğu gerekçede belirtildiğine göre, 1. Temettü dağıtımının zorunlu olmadığına ilişkin görüşümüzün de muhafazası gerekmektedir. Nitekim bu konuda ticaret hukuku doktrinine baktığımızda da aynı sonuca varıyoruz. Yeni maddede “”dağıtıldıktan” ibaresinin “ödendikten” şeklinde değiştirilmiş olması da gerekçe karşısında fazla bir anlam ifade etmemektedir. Nitekim yazarların konuyu eski kanundaki “ayrılmadıkça” ifadesi ile izah etmeye devam ettikleri görülmektedir(6). Ancak aksi görüşte yine hiç şüphesiz mevcuttur(7).
Öte yandan, yeni TTK’nın 511. maddesinde yönetim kurulu üyelerine kazanç payı verilmesi, 1. temettünün dağıtılması zorunluluğuna bağlanmıştır. Eğer 1. temettünün dağıtımı zorunlu olsaydı, bu koşul öngörülmezdi.
Nitekim yeni TTK zamanında alınmış ve yıllık kârının tamamının dağıtılmayarak yedek akçeye eklenmesine ilişkin bir genel kurul kararı aleyhine açılmış iptal davasını, “azlık payı sahibi davacının kâr payından mahrum bırakma amacı güdüldüğünün ispatlanamadığı” gerekçesiyle reddeden Yerel Mahkeme Kararını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E.2014/16681 K.2015/2045 sayı ve 16.2.2015 tarihli kararı ile onamıştır.
Ancak, her bir olay bazında konunun değerlendirilmesi açısından, Kanun hükümlerinin yorumundan başka ana sözleşme hükümleri ve oradaki kavramlar da değerlendirilmelidir. Örneğin ana sözleşmede %5 oranındaki ilk kar payının dağıtılması zorunlu kılınmış olabilir. Öte yandan kâr dağıtmama yönündeki genel kurul kararlarının afaki iyi niyet kuralları ile bağdaşması ve küçük ortağı ızrar etmek gibi bir gayeye yönelik olmaması gerektiği de unutulmamalıdır. Ancak bu gibi durumlarda dahi, hiç kâr dağıtmama yönünde alınacak bir genel kurul kararı, bir iptal davasına ve kararına konu edilmedikçe muteberliğini koruyacaktır. Muteber bir karara rağmen, kâr dağıtılması ise mümkün değildir. Netice olarak, Ticaret Kanunu hükümlerinden harekete 1. temettünün zorunlu bir dağıtımı oluşturduğunu ve dağıtılmasa bile stopajının aranabileceğini söylemek mümkün değildir.
(1) Tekinalp, Ünal., Anonim Ortaklığın Bilançosu ve Yedek Akçeleri, 2. bası, İstanbul 1979, sh:312
(2) Arslanlı, Halil., Anonim Şirketler, IV-V. Kısım, İstanbul 1961, sh:95
(3) Birsel, Mahmut , Anonim Şirketler Hukukunda Kâr Kavramı, İzmir 1973, sh:54
(4) Domaniç, Hayri. Age. sh:1526-1527; Karayalçın, Yaşar, Bilanço Hukuku, Ankara 1979, sh:83 (Ancak Yazar, ilk kar payı dağıtımını zorunlu görmekle birlikte, ana sözleşmeye konulacak bir hükümle bu zorunluluğun berteraf edilebileceği kanaatindedir).
(5) Kararlar için :Eriş, Gönen., Türk Ticaret Kanunu, c:1 (Ticari İşletmeler ve Ticaret Şirketleri), Ankara 1987, sh:1330 ve sf: 1335
(6) Örnek olarak: Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, 2. Bası, c:2 Ankara 2014 sf:1414; Hayri Bozgeyik / Sami Karahan, Şirketler Hukuku, Ankara 2012, sf: 606
(7) Soner Altaş, “Anonim Ve Limited Şirketlerde Birinci Temettünün Ödenmesi Zorunlu Mudur?” Mali Çözüm Dergisi s: 9-10/2013 sf:119 vd.